İbn Acîbe, bu konuda A’raf sûresinin 158. âyetinin tasavvufî işâretlerinde der ki:
“Bir mürid, hangi makama ulaşırsa ulaşsın, Hz. Peygamber’e {sallallâhu aleyhi vessellem} tâbî olmaktan uzak kalamaz, çünkü Cenâb-ı Hak, ‘Ona tâbî olun ki doğru yolu bulasınız’ buyurmuştur. Hidâyetin sonu yoktur; zîrâ kulluk edebi rubûbiyet edebiyle iç içedir. Allah Teâlâ’yı bir Rab olarak azametini müşâhede içinde yükselmenin bir sonu olmadığı gibi, kulluk edebinin de bir sonu yoktur. Cenâb-ı Hakk’a karşı edebin nasıl olacağı da ancak Resûlullah’ın öğretmesiyle bilinir. Kul, ne kadar irfan sâhibi olurla olsun, hangi makama çıkarsa çıksın Resûl-i Ekrem’in aracılığı ve rehberliği hiçbir zaman ortadan kalkmaz.”
_____
Hiçbir Makamda Hz. Peygamber’e Tâbî Olmak Kalkmaz
•
(Resûlüm!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, Allah’ın sizin hepiniz için (gönderilen) peygamberiyim. O (Allah) ki göklerin ve yerin mülkü ve hükümranlığı kendisinindir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, hem diriltir hem öldürür. O halde Allah’a inanın; Allah’a ve O’nun sözlerine inanan, ümmî peygamber Resûlü’ne de inanın. Ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.”[36] [bk. 2/107; 34/28] {7:158}