Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.17
gilbiyiz
gilbiyiz
@gilbiyizz
𓆃
Divan-ı Golsefid
Kitap birinci bölümde bilimsel yazım nedir sorusu ile bizi karşılar. Yazar, bilimsel yazımın püf noktasının açıklık olduğu görüşündedir. Başarılı bir bilimsel deneyim, açık bir zihnin açıklıkla ortaya koyulmuş bir sorunu ele alarak, açıklıkla belirtilmiş sonuçların üretmesinin bir neticesidir. İdeal olarak, açıklık her çeşit iletişimin bir karakteristiği olmalıdır. Herhangi bir şey ilk kez söylendiğinde, açıklık esastır. Bu durum açıklığa olan gereksinimi ifade eder. Sinyalleri almak noktasında yazar, şu soruyu örnek verir. Eğer ormanda bir ağaç devrilirse ve orada bu devrilmeyi duyacak hiç kimse yoksa, bir ses yapar mı? Doğru cevap “hayır”dır. Benzer olarak, bilimsel iletişim de iki yönlü bir işlemdir. Tıpkı, algılanmadıkça faydasız olan herhangi bir sinyal gibi, yayımlanmış bir bilimsel makale de (sinyal) amaçlanan okuyucu kitlesi tarafından hem okunup hem de anlaşılmadıkça faydasızdır. Eğer “ses” analojisini ses olarak kabul edersek, bilim aksiyomunu tekrar şöyle ortaya koyabiliriz: Bilimsel bir deney, sonuçlar yayımlanıp anlaşılmadıkça tamamlanmış değildir. Yayımlanan makale anlaşılmadıkça “basınç dalgalarından” başka bir şey değildir.
Bu eserde Descartes’in akıl kullanımında doğru yola ulaşmayı sağlayabilmek için önerdiği 21 tane kural yer almaktadır. Her insan, doğası gereği düşünür lakin bu düşünce her seferinde bir yere varmaz. Bu bazen düşünülen şeyin varabileceği bir yer olmamasından kaynaklanırken bazen de düşünce yollarındaki yanlışlık ve eksiklikten kaynaklanır. Descartes, hangi konulardaki düşüncenin bir yere varamayacağı, varabilecekse de nasıl bir düşünce yolu izlenmesi gerektiğini anlatır. Bazı kurallar birbirini tamamlar ve destekler niteliktedir. Bahsedilen tüm kurallar hakkında detaylı ve açıklayıcı anlatıma yer vermiştir. Birçok kavramı matematiksel yöntemler ile açıklamıştır. Düşünce sistemini geliştirmek açısından herkese hitap edebilecek nitelikte bir eserdir.
Bu kitapta altı adet bölüm bulunmaktadır. Birinci bölümde bilimler üzerine çeşitli düşüncelere, ikinci bölümde yazarın aramakta olduğu metodun kurallarına, üçüncü bölümde yazarın bu metottan çıkartmış olduğu bazı ahlak kurallarından, dördüncü bölümde metafiziğin de temellerini oluşturan insan ruhunun ve tanrının varlığına dair kanıtlar, beşinci
Okur Takip Önerileri
Bilim Felsefesi, modern zamanda yaşam süren insanlara yeni bir pencere aralamaktadır. Bilim, kişinin dünyayı idrakında rolü olan en mühim etkinliklerden birisidir. Bu yönüyle, yeniçağın başlamasından beridir getirileriyle hem kişilerin gündelik hayatlarında hem de düşünüş şekillerinde belirleyici bir yere sahiptir. Bir önceki raporladığımız kitapta aslında her şeyi biliyoruz ama bunları nereden ve nasıl biliyoruz, tek bildiğimiz şeyin bir şey bilmediğimiz olduğu söylemleri üzerinde durmuştum. Bu kitapta ise hayatımızda by kadar mühim bir yeri olan bilim hakkında neler biliyoruz? Yaptığımız atıfların ne kadarının bilimde bir karşılığı var? Bilimsel bilginin gücü ne? Bilim nasıl bir çalışma yöntemine sahip? Doğa yasası diye adlandırdığımız şey, acaba gerçekten doğada var mı, yoksa bu, insanın bir kurgusu mu? Tarihsel-toplumsal bir varlık olan insanın yürüttüğü etkinlik olarak bilim, tarihin dışına ne kadar çıkabiliyor? Gibi bazı soruların, bilim anlayışını doğa bilimlerinden ibaret tutmayan bir bakış çerçevesinde detaylıca işlenmiştir.
Yazar, bu eserinde akademik bir metin yazmaktaki zorlu süreç üzerinde durmaktadır. Yazım konusundaki kendi deneyimlerini aktarır ve tavsiyelerde bulunur. Sosyal bilimler alanında çokça karşılaşılan bir sorundur yazma sorunu. Yazar da bu sorun üzerine eğilir ve nasıl çözülebileceğini sorgular ve çoğu sosyal bilimcinin bu sorunu yaşadığı düşüncesindedir. Kitap; Lisansüstü Öğrenciler İçin Temel İngilizce, Persona ve Otorite, Tek Doğru Yol, Kulağına Göre Düzeltme, Bir Profesyonel Gibi Yazmayı Öğrenmek, Risk, Yaptığınız İşi Görücüye Çıkarmak, Literatür Karşısında Dehşete Düşmek ve Bilgisayarla Yazmak başlıklarına ayrılmıştır. Takdim bölümünde kitabın ortaya çıkış sürecinden, hizmet ettiği noktalardan ve nasıl hala güncelliğini sürdürbildiğinden bahseder. Kitapta yazarın kendi deneyimlerinden ayrıca öğrencilerinin deneyimleri de yer almaktadır. Yazar herkesin yazma sıkıntısı çekebileceğini ve bu duruma düştüğümüz zaman kendimizi suçlamamızın doğru olmadığını, çevrenin bizlere dayattığı sorunlarla baş etmeyi öğrenmemiz gerektiğini vurgular.
Yazar, içerisinde yaşanılan bu çağda, Sokrates’in çok tekrarlanan “Bildiği tek şeyin hiçbir şey bilmediği” sözünü düşünmenin bunca bilgi varken ve bilgiye erişmek bu kadar kolayken hiçbir şey bilip bilmediğimizi ölçmek konusunda yararlı bulmuştur. Bu kadar kolay olmasının yanı sıra çağımızda yanlış bilgiye ve yalan haberlere maruz kalmaktayız. Bir bilgiyi neye göre bildiğimiz konusunu tartışan bu bölümde tarih, ay ve adımız gibi unsurları nereden bildiğimiz açıklanmaktadır. Yazar bilgilere ulaştığımız bazı araçların bu bilgileri nerelerden bildiğini sorgulamakta. 2020 yılında kaygı kaynağımız olan koronavirüs vakalarından da bir örnek yer almaktadır. Örneğe göre yapılan bir araştırmada Mart 2020’de İngiltere’de yaşayanların sadece dörtte biri hükümetin açıkladığı rakamlara güveniyormuş (Seyd, 2020). Bazılarına göre daha azken, bazılarına göre ise daha çokmuş. Bu veriye göre güvensizliğin sebebi verilerin aktarılmasında başka çekincelerin devreye girmesi olabileceği gibi verinin doğru olarak tespit edilmesindeki zorluklar da olabilir. Bakılan örnekler az sayıda olmasına rağmen insana ne kadar az şey bildiğini hatırlatmaya yetiyor. Bildiğimiz şeylerin çok azı deneyimlerimize dayalı bulunmaktadır.
Toplumsal Araştırma Yöntemleri İçin Bir Rehber: Gereklilikler,Sınırlılıklar ve İnceliklerPınar Uyan Semerci · İstanbul Bilgi Üniversitesi · 04 okunma
Estetik adlı kitap, okuyucusuna estetik ve sanat kuramlarını, çeşitli sanat dallarından örneklerle ayrıntılı bir şekilde sunmaktadır. Yazar çok sayıda düşünürden ve eserden alıntılarla bahsettiği konuları detaylı bir şekilde açıklamaya gayret etmiştir. Ziss, herhangi bir dala bağlamadan, insanın gündelik hayatında gördüğü “güzel”i değerlendirmesinden tutun da, muhatabı olduğu her sanat dalında güzel kavramına bakılan pencerenin perdelerini sonuna kadar aralayan bir çalışma ortaya koymuştur. Resim, müzik, sahne sanatları, şiir ve diğer edebi türlerde üretim yapan kişiler için Estetik adlı kitap, içeriğinde de önem verilen güzellik kavramının doğru özümsenmesini sağlaması sonucunda, daha güzel veriler ortaya konmasında etkili olabilecek mahiyettedir.
Bellek, artık birçok yerde araştırmacıların karşısına çıkan bir konu haline gelmiştir. Müzecilik, etnotarih, sanayi arkeolojisi, iyileştirme çalışmaları, retro modası, karşı-anıt, karşı- bellek ve hafıza mekanları. Tüm bu kavramların ilgi alanlarının kesişiyor olduğu bir noktadır bellek. Bellek; Bergson’la birlikte felsefi düşüncede, Freud’la
Yaralı Bilinç adlı kitap, tarih ilerleyişinde geride kalan ve değişimler şenliğine katılamayan uygarlıklardaki zihin çarpıklıkları hakkında yapılmış bir denemedir. Yazarı, İran asıllıdır ve İran’ı temel alarak Doğu ülkelerindeki Batılılaşma konusu üzerinde durur. Varlığı İrani-İslami dünyadaki kişisel deneyime dayalı olsa da bu kitabın menzili yalnız o dünyayla sınırlı değildir. Zihinsel yapıları hala geleneğe bağlı olan ve modernliği sindirmekte güçlük çeken uygarlıkların çoğunu ilgilendiren bir incelemedir. Kitap, dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümü Çatlama başlığı altında var olan dört diğer alt başlıkla beraber Doğu kültürlerinin, Batı kültür ve anlayışı ile rast gelişinin başlangıcı ve bu durumun toplum üzerindeki psikolojik olguların üzerinde durulmaktadır.İran temelli anlatılan bu toplumsal sıkıntılar, aslında bizzat yaşamış olduğumuz toplumda da kendisini göstermektedir. Kısa sürede gelişen teknoloji, batıdan esinlenilen kültür ve yaşayış tarzları mensubu olduğumuz halkı da tıpkı bahsedilen şekilde yaralamıştır. Arada kalmışlıklar, uyum sağlayamamışlıklar ya da yeniliklerin yanlış, çarpık ve amacı dışında kullanımı gibi durumlar görülmektedir. Yanlış batılılaşma kavramı özellikle edebiyatımız için de üzerinde durulan bir konu olmuştur. Bu konu üzerine çokça eserler verilmiş, eleştiriler ve yönlendirmeler yapılmışsa da sonuçlarından kaçmak mümkün olmamıştır. Birçok toplum gibi bizim toplumumuzun bilinci de derinden yaralanmıştır.
