Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

göksel

Dünyadaki anayasaların tümünde birinci madde "doğa hakkı insan hakkından önce gelir" olmalıdır. Böylece bir gün doğa ile insan karşı karşıya gelirse yasalar ve yargı tercih hakkını doğanın yararına kullanmalıdır.
Reklam
Bir adamın bir ağaç kestiğini görünce, sadece ve sadece kaslarını kullandığı için sosyal bir ihtiyacı giderdiğine inanıyoruz; çirkin bir heykel için güzel bir ağacı kesiyor olabileceği ihtimali hiç aklımıza gelmiyor.
Sayfa 137Kitabı okudu
Düşünmüyorlar çünkü düşünecek vakitleri yok; hayat onları köleleştirmiş.
Sayfa 137Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sunulan her kavramı, fikri ve hipotezi eleştiri eleğinden geçirmeden kabullenmek, hiç bir şey bilmemekle eşdeğerdir.
Sayfa 464Kitabı okudu
İç ve dış kaynaklı alışılmadık durumların üstesinden gelmek ve köklü değişimler geçirmek zorunda kalmayan kültürler, yeni fikirleri desteklemeye gerek duymaz.
Sayfa 472Kitabı okudu
Reklam
Şimdiye kadar küresel siyasetin ilkelerini reddeden hiçbir grubun kaydadeğer bir bölgede kalıcı kontrol sağlayabildiği görülmedi.
Kişinin hayatı düşüncelerinin rengine boyanmıştır.
Sayfa 285Kitabı okudu
Belki yanılmış olabilirim ama hayallerim hep vardı ve var olacak. Stratejim olmadığını söyleyemezler. Boktan olabilir ama bir stratejim var. Ve hayal kurmak için hala yeterli gücüm var.
Sayfa 249Kitabı okudu
İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de bir sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı.
Reklam
"Kölelik aldığı biçimi ve adını değiştirebilir ama temelleri aynı kalmaya devam eder. Bu temel sözcüklerle şöyle ifade edilir: köle olmak başkaları için çalışmaya zorlanmaktır. Aynı biçimde efendi olmak başkalarının emeği üzerinden yaşamaktır. Eski zamanlarda, kölelere basitçe köle deniyordu. Orta çağda serf adını aldılar, bugünse "ücretli" deniyor. Ücretlilerin durumu kölelerinkinden daha onurlu ve daha az zordur ama yinede açlığın yanı sıra siyasal ve toplumsal kurumlar tarafından çok ağır çalışma koşullarına itilmekte ve kimileri keyif çatmalarını sürdürebilsinler diye çok daha fazla çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar. Sonuç olarak onlar köledir."
Sayfa 29 - YazılamaKitabı okudu
Eskiden tanrı neyse, şimdi para oydu. İyi ve kötü artık anlam taşımıyordu, yalnızca başarı ve başarısızlık söz konusuydu. Son derece önemli olan "işini başarıyla yürütmek" söyleminin kaynağı buydu. Tanrı buyrukları ikiye indirilmişti. Biri işverenler -güzide para rahipleri- için "Para kazanacaksın"; diğeriyse çalışanlar -yani köleler ve düşük rütbeliler- için "İşini kaybetmeyeceksin".
Küresel gelir dağılımının bahsedilmeyen etkilerinden biri şudur: yoksulluk eşitsizliğin sonucudur. Yoksulluk, dünya daha eşitsiz oldukça artar.
Her zaman çok parası olan ve bununla ne yapacağını bilmeyen aşırı zengin küresel elit, parasını tekrar yatırmak ve biriktirmekten başka ne yapabilir? Veya çocukları solarken ve ölürken aciz biçimde onları izleyen yoksul işçi ve köylü yığınları? Fakirin, zengin daha zengin olduğu için var olduğu artık anlaşılmalı. Ayrıca biz, bize karşı olanlara rağmen kökten değişikliği savunmalıyız. "Biz" ve "bizim", yakın veya uzak, bizim gibi veya değil, diğerlerini önemsemek manasındadır.
Savım dünya sahnesinde yeni bir çeşit ekonomik iktidar sistemine varıldığıdır. İktidar giderek artan bir biçimde, yönetici kurumlarca (G7/G8, Avrupa Birliği, Bretton Woods kurumları ve Birleşmiş Milletler) küresel bir boyuta ulaştırılmıştır. Bu kurumlar ekonomileri ve insanların yaşamlarını, yapısal uyarlama, kredi ve borç ertelemelerine eşlik eden 'koşulluluk', uzmanlar takımınca yapılan yıllık denetim gibi politik aygıtlar ve diğer benzer stratejiler yoluyla kontrol etmektedir.
Bu ülke, insanı her gece çaresizlik hissiyle uyutup sabah da sana ait olmayan bir utanç duygusuyla uyandırıyor. Gece sen bilmeden kim bilir ne rezaletler, felaketler yaşanıyor. Sabah da kendimizi, bulunmadığımız yerlerdeki ölümler için suçlayarak, utanarak uyanıp... His kuşatması bu. Felç oluyoruz, felç!
Sayfa 159 - Can Sanat YayınlarıKitabı okudu