Kalabalık içinde yalnız olmak...
Biz kafamızın içinde yalnızız. Düşüncelerimiz bizi boğuyor ama bununla bir tek biz başa çıkabiliriz. Biz konuşup biz cevap veririz kafamızın içinde. Kimse bizi düşünürken duyamaz. İşte o zaman baş başayızdır, kendimizle...
- Ey hemşehriler! Niçin uyanıp bu sefalet tozundan silkinmeye uğraşmıyorsunuz? Kabahat herkesten çok kendinizde... Siz, sizi bu cehalet ve geriliğe bağlayan fikirlere destek ve taraftarsınız. Cidden fikirlerinizi aydınlatmaya uğraşanlara sövüp onların iyi, yeni, besleyici, güzel telkinlerini adeta cinayet sayıyorsunuz. Onlar, sizin cahilce kınamalarınızdan korkmasalar, lanetlemelerinizden çekinmeseler, kaç zamandır artık kangrene dönmüş, çürüyüp kokmaya başlamış bu derin gerilik yarasının kaynağını size pek büyük bir açıklıkla gösterecekler... Duyduğunuz her yeni fikre kızmayınız. Onları güzelce kabul için anlama kabiliyetini edinmeye uğraşınız.
Haydi, deniz kenarına bir yere gidip dolaşalım... Bugün canım insan yüzü görmek istemiyor; geniş, uçsuz bucaksız bir şeye... ve sana bakmak istiyorum! dedi.
Zaten anlatmak istediğim bir şey var, bin bir şekle sokup söylemek arzusuyla yandığım bir tek şey: O da sizi sevdiğim. Bunun dünyanın teşekkülünden beri kaç milyar defa tekrar edildiğini unutmuyorum, fakat siz söyleyin, canlılığından bir şey kaybetmiş mi?
.., yukarı çıktığımda hâlâ konuşmadan yiyorlardı. Belki de artık kelimelerin hiçbir işe yaramadığını anladıkları için, kahvedekiler gibi boş yere soluk tüketmek istemedikleri için belki. Ama kelimelerin insanı heyecanlandırdığı zamanlar da vardır, bilirim. Merhaba der biri, seni dinler, hayatını, sonra kendi hayatını anlatır, ben dinlerim ve böylece birbirimizin hayatlarını görürüz.
Bence yazmak, yaşamakla bir. Tıpkı baharda yapraklanan ağaçlar, tomurcuklanan çiçekler gibi. Tabiat kış günleri içine hayat toplayarak, onu baharda etrafına saçıyor. Yazıcı da öyle. İçinde biriken hayat bazen taşacak kadar çok oluyor, onlara şekil verip içinden çıkarmazsa boğuluyor.
...
Lakin ses tonuna, bakışlarında çakan şimşeklere bakılırsa kız ağır basıyor.
Biz de diyoruz ki, alttan al oğlum, alttan al. Böyle durumlarda yiğitliğin onda dokuzu kaçmak, biri hiç görünmemek.