Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Songul

Songul
@golgotha
570 okur puanı
Mart 2019 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
"Bir duruma nasıl tepki göstereceğimiz, o durumu nasıl yorumladığımıza bağlıdır."
Sayfa 28
Reklam
"Seninle iyiden iyiye tanışmak ve kendimi sana tanıtmak istiyorum. Sonra da vedalaşmak. Bence insanların birbirini tanımaları için en iyi zaman ayrılmalarına yakın zamandır."
Sayfa 247
"Ne toprağı öpüyor ne de göğsünü yarıyorum; rençper yahut çoban mı olayım? Yürüyorum; ama çirkefe, rezilliğe mi yoksa aydınlığa, sevince mi gittiğimi bilmiyorum. Bütün felâket bunda. Zaten bu dünyada muamma olmayan ne var ki! Sefahatin en derin çirkeflerine battığım zaman (hoş, her zaman bu haldeyim ya) daima Serer'e ve insana ait bu şiiri okurdum. Faydası dokunur muydu bari? Asla! Çünkü ben bir Karamazov'um... Çünkü uçuruma düşerken tam tepetaklak, ayaklarım havada gider, üstelik bu rezilâne yuvarlanmada kendim için bir güzellik bulurum. Kepazeliğin göbeğindeyken birdenbire kasideye başlarım. Varsın lanetlenmiş, âdi, alçağın biri olayım, gene de Tanrımı saran libasın eteğini öperim. Varsın aynı zamanda şeytanın peşinden gitmiş olayım, her şeye rağmen senin oğlunum Tanrım, seni seviyorum, insanları ayakta diri tutan sevinci bütün varlığımla duyuyorum."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sıradan bir Dostoyevski kitabı :)
"Bir yere girdiğim zaman kendimi herkesten aşağı görüyor, oradakilerin bana bir soytarı gözüyle baktıklarını sanıyorum. Mademki öyledir, varsın ben de soytarı kılığına gireyim, çünkü karşımdakiler benden daha çok aptal ve aşağılıktır!"
"Sevgi bütün dünyayı satın alacak değerde bir cevherdir, onunla yalnız kendinin değil, başkalarının günahlarını da affettirebilirsin."
Sayfa 56
Reklam
"Kendi kendine yalan söyleyip yalanını ciddiye alan insan sonunda ne kendinde ne de etrafta gerçeği seçemez olur, böylece hem kendisine hem başkalarına saygısızlık eder. Saygının olmadığı yerde sevgi de kaybolmaya başlar. Bunun boşluğunu doldurmak, gönül eğlendirmek için kendini çeşitli ihtiraslara, kaba zevklere bırakır, ahlâksızlığını hayvanlığa vardırır; bütün bunlar durup dinlenmeden kendisine ve etrafına yalan söylemesinden doğmaktadır. Kendi kendine yalan söyleyen herkesten önce alınır. Bazen alınmak pek tatlı gelir, değil mi? İnsan, kimseden kötülük görmediğini, kırgınlığı kafasından uydurup, lâf olsun diye, sırf sahne yaratmak için yalana sarılarak pireyi deve yaptığını bildiği halde surat asar, büyük bir zevkle gücenir ve bunu gerçek nefrete kadar da götürür..."
"Mucize gerçekçide hiçbir endişe uyandırmaz. Gerçekçide iman uyandıran mucize değildir. Gerçekçi, imansızlık yolunu tutmuşsa bir mucize görse bile kendinde buna inanmamasını sağlayacak kuvvet ve kabiliyeti bulur. Mucize inkâr kabul etmez halde bile olsa boyun eğmez; hislerine sırt çevirir. Kabule yanaştığı takdirde bunu mucize saymaz, şimdiye kadar bilmediği tabii olay şeklini de görür. Gerçekçinin imanı mucizeden doğmaz; iman, mucizeleri doğurur. Böyle kimse bir kere iman edince artık kendi gerçekliğinin zarureti olarak mucize imkânını da kabul etmek zorundadır. Havari Thomas, görmeden inanmayacağını söylemiş, gördükten sonra "Rabbimsin, Tanrımsın!" demişti. İnanmasına mucize mi sebepti? Her halde değil; inanmak istediği için inanmıştı. Hattâ belki "Görmeden inanmayacağım" dediği zaman bile varlığının en saklı köşesinde tamamen iman etmişti."
Sayfa 28
"Artık kölelik kanunu mevcut değil, ancak kapitalizm gelişmekte. Batu Han zamanında olduğu gibi özgür düşüncenin en dorukta olduğu zamanlarda çoğunluk azınlığı doyurur, giydirir ve korur; kendisi ise aç, çıplak, savunmasız kalır. Böyle bir düzen herhangi bir eğilim ve akımla muazzam bir şekilde bir arada olabilir, çünkü köleleştirme sanatı da aşama aşama kendini geliştirir. Uşaklarımıza ahırlarda artık kamçı vurmuyoruz ama köleliğe ustaca şekiller veriyoruz. Köleliği haklı göstermek için her duruma göre en azından bir bahane bulabiliyoruz. Bizim fikirlerimiz de birer fikirdir ancak şu an, on dokuzuncu yüzyılın sonunda en pis bedensel işlerimizi de işçi sınıfına yüklemek mümkün olsaydı bunu elbette yapardık. Ve sonrasında bunu haklı gösterebilmek için en iyi insanların, düşünürlerin ve bilim insanlarının altın kadar değerli vakitlerini bu bedensel işlerde harcarlarsa ciddi bir tehlikenin insanoğlunun gelişimini tehdit altında bırakacağını söylerdik."
"İnsanoğlunun bütün gelişimi sevgide, ahlak yasasını ifa etmekte mevcuttur. Eğer kimseyi köleleştirmiyor, kimsenin omzuna yük olmuyorsanız daha fazla hangi gelişime ihtiyacınız olur ki?"
Sayfa 36
"Konuşuyor, yemek yiyordu, ancak vücudunda bir yerler çoktan ölmüş gibiydi. Sanki üzerinden ceset kokusu bile geliyordu. İçindeki yaşam güçlükle parıldıyordu."
Sayfa 22
Reklam
Songul tekrar paylaştı.
Bilûra Min
bilûra min a şîrîn tu di sariya sibehê û hingûra êvarê de hevalê bêhevalan, destbirayê şivan û dilketiyan î. dengê te hêstirên dilên xemgîran, silava ji hev-veqetiyan,
Songul tekrar paylaştı.
Yağmur yağıyor Ömür Hanım... gökten değil, yüreğimin boşluğundan
Sayfa 73 - PdfKitabı okudu
Songul tekrar paylaştı.
iki insanın ilişkisi, yani insanlar arası ilk ilişki, insanın salt biyolojik bir varlık olmayı bırakıp insan olmaya doğru ilerleyebilmesi için, hayvan isteklerinin temel değeri olan “hayatın korunması” ilkesini aşmalı ve “kabul edilme için ölesiye savaş” biçiminde olmalıdır. Bu savaş sonunda insanın kabul edilmiş varlık olarak ortaya çıkması için iki kişinin savaşa girmesi yetmez; ayrıca, taraflardan birinin bu savaşta geri çekilmesi, korkması, hayatını kaybetmeyi göze alamaması gerekir.
"Sevginin asla başaramayacağı şekilde, nefret bağlamıştı onları birbirine."
"Bütün işlevlerimiz üstün olma arzusu yolundadır." Alfred Adler
Sayfa 152
4.126 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.