Neşe Hocam, beni yaradan yaraya koşturdunuz, soluksuz kaldım.
Anneme bir çocuğu sensiz nasıl büyütücem dediğimde bana şöyle dedi... "Sen iyi ol yeter, o senden hazırlamadan verdiğin mucizevi anne sütü gibi, beslenecektir." Bu kadarı yeterli olmuyor tabii, hele ilk çocuklar annede kendini yeniden varetme, doğurma ihtiyacı yaratıyor. O toyluğun diplerinde, 'ben şimdi nasıl davranmalıyım'ın hüznü var. Öyle bir çocuk oluyorsun ki, çevrendeki herkes sana şaşkın gözlerle bakıyor, asıl yara burası biliyor musunuz? Neden sabahın erken saatlerinde küçük oğluyla çimenlerde resim yapan bir anne gülünç gelir ki, ya da palyaço makyajı yapıp evin içinde koşturan... Perde kurup hacıvatla karagözü konuşturmuştum, bir aile toplantısında, gelin hanım çocuklarla oynuyor diye tef çalmıştılar arkamdan :) Herkesin masa örtülerini ütüleyip özenle serdiği evliliğimin ilk yıllarında oğluma bir masa örtüsü dikmiştim, pencereleri olan bir çadıra çevirmiştim servis masasını :)) Orada en güzel gölge oyunlarını oynamış, mutlu öğlen uykularımızı uyumuştuk birlikte :) Sahilde ki parkta herkes oyna yavrum sen, ben şurda biraz dinleneyim derken ben kumdan sanatta level atlamıştım😅 Okuduğumuz kitapları sıkılmasın diye ufak kostümler, bıyık çizmeler vs. ile canlandırıyorduk Akif'le bir gün kayınvalidem uğradı, yavrum dedi bu çocuğu kendine çok bağladın, bak sonra okula giderken ayrılamaz senden. Oysa tam tersiydi, güvenle ayrılmanın tek yolu, kokunuzu yavrunuzdan esirgemeyişinizdi, o her zaman sizi yanınızda bulduğunda bunun doygunluğunu yaşıyor ve yoksunluğunu hissetmiyordu. Havuçlar çimlendirdik onunla, çöp poşetinden penguenler yaptık, kartondan garajlar yapıp yırtılana kadar oynadık. Öyle çok kitap okuduk ki onun kütüphanesi bizimkini aştı. Durdurulmuş bir yaşam bu, herkesin ayıpladığı bir gelinlik :) Geceleri dizi izlemek yerine ona yeni etkinlikler hazırlamanın, onu ve sizi çift taraflı kurtarıyordu ekranların boşluğundan. Bir çocuğa ilginizi sunmadan ondan sağlıklı olmasını beklemek, su vermediğiniz bir ağacın yeşermesini beklemek gibi bir şey. Zor değil yaprak toplayıp, onunla yaprak baskısı yapmak, ya da kamyonunu konuşturup onu değerli hissettirmek, ya da kurabiye hamuruna dalıp onun o minik elleriyle yaptığı kurabiyeleri afiyetle yemek... Zor değil inanın, bırakın herkes günden güne koştursun, tabletleri çocuklarının eline tutuşturup dedikodunun aranan ismi olsun. Siz onunla çocuk olmanın keyfini sürün ve arkanıza yaslanıp bir ömür onun huzurunu seyredin :)
Çok uzun oldu Neşe Hocam, hakkınızı helal edin 😅
Dilerim evlatlarımız sizin gibi ne yaptığını bilen öğretmenlere denk gelir☘️🌹
Kalbinize hürmetle...