Spoiler yok rahatlıkla okuyabilirsiniz
Kitabı bitirdikten sonra buradan ve ekşi sözlükten bazı okurların kitap hakkındaki yorumlarına baktım. Kitabı öve öve arşa çıkaranlar kadar "hiç beklediğim gibi değildi, şu kısımları geçerken işkence gibi geldi, bu kısımları sadece kitaba artık başlamış olduğum için okuyayım da bitsin diye okudum" benzeri yorumlar yapanların da olduğunu görebilirsiniz. Bu çelişkinin nereden doğduğunu size şu şekilde özetleyebilirim, kötü yorumları yapanların bir çoğu doğaüstü, korku ve psikolojik gerilim türü kitaplarla "tatmin" olan ve bu kitapta da aradığı kriterleri görünce okumaya başlayan okurlar. Fakat arkadaşlar, öyle ilk sayfasından başlayıp en son sayfasına kadar her yerde korku, şiddet, gerilim, acı, vahşet okumak isteyenler STEPHEN KING OKUMASIN. Zira kendisinin böyle bir kitabı yok. Hâlâ yazmaya devam ediyor ve bundan sonra da böyle bir kitap yazmayacak asla. Emin olabilirsiniz. Tarzı değil.
Bu kitap yazarın okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen anlatım tarzı ve olay örgüsünü sürükleme biçimi açısından bana çok geniş bir kavrayış sağladı. Yazarımız hikayesini gerçek yaşamın içine yerleştirebilmek için, daha önce hiçbir yazarda rast gelmediğim ve büyük ihtimalle de gelemeyeceğim kadar olağanüstü nitelikte bir betimleme becerisiyle önce olayların cereyan edeceği ortamı, daha sonra karakterleri, sonra karakterlerin iç dünyalarını ve duygu durumlarını ve düşüncelerini, sonra da aile içi bağları ve diğer insanlarla ilişkileri ÇİZİYOR. Çiziyor evet, çünkü okurken fark edeceksiniz ki hepsi gözünüzün önünde canlanıyor ve yazar anlatırken kahramanlarla beraber siz de aynı ortamlarda geziniyorsunuz, karakterlerin duygularını en derininizde şiddetle hissediyorsunuz. Ve bu etkili betimleme sanatıyla yazar, olaylar vuku bulurken tüm duyguları size hissettirmeyi başarıyor. Karakterlerin yüz ifadelerini ve olayların geçtiği ortamları bir tablo gibi gözünüzün önüne getiriyor. Gerçek anlamda takdire şayan bir anlatım biçimi. Öyle bir görsel imgelem yaratıyor ki, ancak Stanley Kubrick, Christopher Nolan gibi usta yönetmenlerin filmlerindeki sahnelerde görebileceğiniz incelikte detaylarla dokunmuş sahneler canlanıyor gözünüzün önünde.
Kitabın konusuna gelecek olursak, yazar Yuhanna İncili'nde İsa'nın Lazar'ı diriltişinin anlatıldığı pasajdan bir alıntıyla başlıyor kitaba. Stephen King'in memleketi olan Meine'ın Ludlow kasabasında yeni bir eve taşınan aile, ana karakterimiz olan Louise bu ailenin babası (kendisi bir doktor), eşi Rachel ve tatlı mı tatlı küçük oğulları Gage ile 5 yaşındaki şirin mi şirin kızları Eileen. Bir de kedileri Winston Churchill var tabi. Sonra karşı komşuları yaşlı Jud Crandall ile eşi Norma Crandall. Komşusu Jud, Louise'in evinin arka tarafındaki arazisinden başlayıp uzanan bir patikanın devamında bulunan hayvan mezarlığı ile Kızılderililerin ölülerini gömdüğü Micmac mezarlığı hakkındaki korkunç sırları Louis'e anlatacak ve devamında insanın kanını donduracak kadar sarsıcı olayların meydana gelmesiyle bu sırlar arasındaki ilişkiler bir bir meydana çıkacaktır. Kitap devam ettikçe yazarın sizi gerçekten de inanılmaz olanlara nasıl inandırdığını fark edip dehşete düşeceksiniz.
Stephen King dünyasına bu harika kitapla adım atmış oldum, diğer kitaplarından devam etmek için sabırsızlanıyorum. Bu adam hakikaten bir başka yazıyor.
KEYİFLİ OKUMALAR...