Kitap bitti ve boş boş duvarı izledim. Okuduğum her cümlenin altında ezildim, kafaya taktığım, üzüldüğüm her şeye lanet ettim ve kendimi şu hayatı yaşadığım için şanslı saydım.
İncelemeler arasında "gerçek fahişe kim" sorusuna denk geldim, gerçekten de fahişe kim? Çocukluğunda tecavüze uğrayıp kendine toplumda yer bulamayan kadın mı, yoksa toplumun kendisi mi?
Kitap akıcı ve etkileyici, hatta cümleler aklımdan önce kalbime ulaştı.. Bir ölüm söz konusu ama beden hâlâ canlı.. Kitabın konusu sıradan çünkü sürekli olarak karşılaştığımız bir durum. Yani normalleştirilen şiddeti ve tecavüzü içeriyor ama asıl anlatılmak istenen bu ikisinin de ötesinde..
Din adı altında kadını yaftalayan ve ataerkil toplumda yaşadığımızı savunup kadını köle yerine koyan insanlar olduğu sürece demokratik (!) bir ülkede yaşıyor olmak bile bazılarımızı Firdevs olmaktan kurtarmıyor.
Söylenecek bir sürü söz var ama..