Çocukluğumuzun La Fontaine veya Ezop masallarını hatırlatan bir eser
Haw . Bir hayvanın gözünden, insanlığı anlatıyor.
Bir iç savaşın, bir kaosun, bir kardeş kavgasının, masum canların hayatları üzerindeki etkilerini hiç düşündünüz mü?
Mesela ikinci dünya savaşında milyonlarca at katledildi.
Mesela Hiroşima faciasında binlerce kanatlı hayvan da telef oldu.
Mesela doymak bilmez aç gözlülüğümüz, okyanusları kirletirken, aklımızın alamayacağı kadar su canlısının yaşam alanlarını yok ettik.
Mesela tarihteki tüm savaşlarda yiyecek bulamayan sokak hayvanları açlıktan öldüler.
Mesela bir komşu, çok havlıyor diye yan komşunun köpeğini silahla öldürebiliyor?
Sadece savaş da değil; hayvanları sevdiğimizi söylüyoruz; timsah derisi eldivenlere, vatoz derisi cüzdanlara, yılan derisi kemerlere gözümüz düşüyor.
Hayvanları sevdiğimizi söylüyoruz; hayvanat bahçelerine, sirklere gitmeye devam ediyoruz.
Hayvanları sevdiğimizi söylüyoruz; düğünlerimizde havai fişekler patlatmaya, hayvan kullanmaya bayılıyoruz.
Hayvanları sevdiğimizi söylüyoruz; hayvanlara türlü işkenceler edilerek üretilmiş kozmetik ürünleri gönül rahatlığıyla kullanabiliyoruz.
Hayvanları sevmiyoruz. Kullanıyoruz. Çünkü üstün ırkız(!), çünkü bu dünyayı yalnızca biz hak ediyoruz(!).
Kemal Varol ‘un bu sevgimiz(!) konusunda söyleyecekleri var.
Daha doğrusu Mikasa’nın havlayacakları.
İyi okumalar dilerim.