Gönderi

Cordelion yorumladı.
Şükrü Erbaş'ı okurken kullandığı sözcükler dikkatimi çekiyor. Doğayı çağrıştıran çok sayıda sözcük var. Bir nevi şaman ya da pagan gibi doğada bir sır arıyor, doğa da ona karşılık veriyor. Şu dizeye bakın: "Günaydın, beni doğuran sabah." Sabah vaktini kişileştirip ona selam veriyor, sabah vakti de şairi doğuruyor. Bir döngü gibi. Öte yandan bazı çelişkiler de var. Mesela şu dize: "Pencere, korunun rüzgârıyla öpecek ensenden." Örneğin buradaki sözcük seçimi de ilginç: "orman" ya da "ağaç" gibi ilk akla gelecek ve anlaşılacak sözcükler yerine "koru" sözcüğünü kullanıyor. Kimileri şunu da diyebilir, "koru" aslında insan eli değmiş bir orman. TDK "Bakımlı küçük orman" diyor. Yani aslında insan işi doğal olmayan bir orman "koru". Bu kadar çok "doğaya ait" sözcük kullandıktan sonra neden "koru" sözcüğü onu çözemedim.
Bağbozumu Şarkıları
Bağbozumu Şarkıları
·
226 görüntüleme
Cordelion okurunun profil resmi
Öne Çıkan Yorum
Şimdi durup dururken Şükrü Erbaş'ı kötülemek istemem, severim kendisini :) Ama bence gözden kaçırmış. Türk şairlerinde sık gözlemlediğim bir şey bu. İmgenin cazibesine kapılıp olmadık yerlere yerleştirirler. Koru = Orman ya da bildiğimiz manada, senin deyiminle pagan bir "Jungle" değildir. Koru "park" gibi bir şeydir. İnsanlar oraya pikniğe gider :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.