İhsan Şenocak hocamızın kaleminden Üstad'ı okumak, fikir dünyasını anlamak çok keyifliydi.
Üstad Necip Fazıl'ın hayatının her alanı, hocası Abdulhakim Arvasi'yi tanımasıyla yeni bir şekil alır. Necip Fazıl; fikir gibi sanatta da ilahi rızanın esas alınmasını, Allah için yapılmasını söyleyerek şu dizeleri dile getirir:
"Anladım işi sanat Allah'ı aramakmış,
Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış"
İslam'la şereflendikten sonra hocasıyla da istişare ederek, eski şiirlerini yeni şiirleri ile demetleyerek Çile isimli şiir kitabına kaydeder.
"Allahu Ekber" demenin yasaklandığı zamanlarda Üstad, uzun bir gün batımı yaşayan Anadolu'da "gaipten beklenen ses" gibiydi. Edirne'den Kars'a kadar pek çok şehirde konferans ve mitinglere katıldı. "Kim var seslenince sağına ve soluna bakmadan fert fert ben varım" cevabını veren bir gençlik yetiştirebilmek için yollara düştü. İşte bu noktada kurmuş olduğu Büyük Doğu dergisi ile büyük kitlelere hitap etti. Üstad Büyük Doğu'sunu şöyle tanımlamaktadır; "O ne bir meşreb, ne bir mezhep... Yeniden İslam'ı anlayabilme, anlayıp eşyaya ve hâdiselere tatbik edebilme cehdidir. Yani Büyük Doğu İslam'ın nizâmıdır." diyerek Büyük Doğu'nun mahiyetine dikkat çekmektedir.
Velhasıl; Üstad kalemiyle, konferans ve mitingleriyle Anadolu insanının sesiydi. Kitabı tüm okuyuculara tavsiye eder, Üstad'ın şu mısralarını sizlere takdim ederim;
"Yarın elbet bizim, elbet bizimdir.
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir..."