Bazı değerlendirmelerinize katılmıyorum maalesef. Bir insanın veya bir grubun örneğin işçi grubunun haklarını savunmak için Müslüman olmaya veya o kişilerle aynı dinden olmaya gerek var mı? İnsan hakları evrenseldir, insanlar istedikleri dine inanırken kendi gibi olmayanların haklarını savunamazlar mı? Ben bir Müslüman olarak Çin'de yaşayan Budizm'e inanan ve sömürülen bir işçi için üzülebilirim. Dini inancımız başka, haksızlık hukuksuzlukla verdiğimiz mücadele başkadır. Bir insanı iyi ve ahlaklı yapan şey yalnızca dini değildir, evet din de insanı güzel ahlaka yönlendirir ama hiçbir dini inancı olmayıp yardımseverliğiyle, haksızlığa boyun eğmeyişiyle, insan ve doğa sevgisiyle birçok dindar insana ahlaki açıdan ders verecek bir sürü insan var dünyada.
Diğer taraftan, "namus" kavramını yalnızca cinsel boyutuyla ele almak büyük bir haksızlıktır. Benim nezdimde "kul hakkı yiyen, garibanı ezen kötü davranan, doyumsuz ve açgözlü, çevresine hiçbir faydası dokunmayan, yararsız, hayırsız ve bencil" insanlar "karısını veya kocasını aldatan" insanlardan daha namussuzdur.
İnsanın eşini aldatması kişiseldir, sadece o kişilere ve ailesine zararı dokunur, bir tercihtir ancak diğer türlü namussuzlukların topluma yan etkileri vardır. O yüzden karısını aldatan bir adamı "külliyen namussuz" olarak nitelendirip "işçi haklarını ne cüretle savunur, bu nasıl devrimci" demek haksızlıktır.
Şimdi benim "aldatmayı meşrulaştırdığımı" filan düşünmeyin, tabi ki yanlış buluyorum, tabi ki bunu ahlaka aykırı buluyorum. Ancak lütfen bu iki şeyi birbirinden bağımsız düşünelim. İnsanların duygusal arzularına yenik düşüp aldatmak gibi hatalar yapmaları toplumu yozlaştırmaz, ancak haksızlığa boyun eğen insanların artması toplumu yozlaştırır. Belki de yazarın kitapta vermek istediği mesaj budur, Kenan ve Gülşen kişisel olarak ailelerini aldatsalar da topluma faydası dokunan insanlar olabilirler, bunlar birbirinden bağımsızdır. Edebiyatta 19. yy klasik akım döneminde değiliz ki romanlarda karakterler ya tamamen kötü ya tamamen iyi olsunlar. Gerçek olan insanların hem iyi hem kötü yönlerinin bulunmasıdır.
Son bir nokta daha; Kenan'ın karısının ailesine bağlı, iyi bir insan olması aldatmayı hak etmemesi vs konusu. Hiçbir insan aldatılmayı hak etmez ki, aldatılan tüm kadın veya erkekler eşine, ailesine kötü davranan, çirkin, sıkıcı insanlar değil ki. Bu başka bir şey, mükemmele yakın insanlar da aldatılabilir. O yüzden yazarın "mütevazi, namuslu, ailesine bağlı kadın aldatılır" gibi bir mesajı yok, lütfen çarpıtmayalım.
Fikirlerinize saygı duyuyorum, ama kitabı bir de bu açılardan değerlendirin bakalım.