Çok önceden adını duyduğum, alıntılarını hayranlıkla okuduğum ve adına kanarak merakla başladığım, hayretle tamamladığım ilk Bukowski kitabı.
Kitap tamamiyle alkol ve erotizmden ibaret. Hatta çoğu zaman Bukowski’nin bu Açıksözlülüğünden ve her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatıyor olmasından rahatsız olmadım değil.
Hikayelerin özünde ise hep bir savrulmuşluk, hayattan bir şey beklememe yatıyor.  bazen ise toplumu, insanları öyle güzel eleştiriyor ki insan kitabın devamını getirmeden de duramıyor.
Benim en beğendiğim öykü ise kitaba adını veren “kasabanın en güzel kızı” öyküsü. Belki daha derin bir anlam içerdiğinden belki de toplumdaki bir çok gencin sorununun temelinde yatan şey olduğundan. Bilemiyorum.
Bildiğim bir şey var ki oda şu : delilikle dahilik arasında kalmış bu adamı okumaya devam edeceğim.