Bir tür iskambil kâğıdıyım ben, eski, bilinmedik bir resim, kaybedilmiş bir oyunun biricik izi. Hiçbir anlamım yok, değerimi bilmiyorum, kendimi bulabilmem için nirengi noktalarım ya da kendimi tanımama yardım edebilecek bir işlevim yok. Ve böylece, özümden çok, kendimi tarif etmek için kullandığım art arda yağan imgelerde bulur oldum kendimi, kendimi öyle çok anlattım ki sonunda varlığım tükendi, mürekkep niyetine ruhumu kullandım ben de, hem zaten başka bir işe yaramıyor. Ama heyecan söndü bile, tekrar boyun eğiyorum. Kendimdeki bene geri dönüyorum, bir hiç olsa bile. Ve gözyaşsız yaşlara benzeyen bir şey donup kalmış gözlerimi yakıyor, var olmamış bir sıkıntıya benzeyen bir şey kupkuru boğazıma oturuyor. Ama ağlamış olsam, ne, ne uğruna ağlamış olacağımın farkındayım, ne de niye ağlamadığımı biliyorum. Düş evreni gölge gibi peşimde. Ve benim uyumaktan başka isteğim yok.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.