Gönderi

352 syf.
·
Puan vermedi
Kitap 39 yaşında ki Wilson’un o anki duygu ve düşünce durumuyla başlayıp, rüyalarıyla anımsadığı annesi ve kız kardeşinin hatıraları dışında kronolojik bir şekilde ilerliyor.Kitabın başında parti, Big Brother, düşünce suçu gibi ögelerle karşılaşıyor aynı zamanda kitabın distopik dünyasının baskıcı ve konforun az olduğu bir yaşam biçimini anlattığını fark ediyoruz. Distopik dünyayı Wilson’un başından geçen olaylarla entegre şekilde yavaş yavaş tanıyoruz. Wilson’un deftere yazdığı ‘BÜYÜK BİRDERDEN NERET EDİYORUM’ söylemi, olayların başlangıcı olarak sayılabilirken aynı zamanda kitabın distopik dünyasında bu tür söylemlerin ölüm gerektiren suçlar olduğunu da öğreniyoruz. Bunun gibi olaylarla bağdaştırılarak tanımlaması yapılmış distopik dünya hakkında kitabın sonuna kadar yeni şeyler öğrenmeye devam ediyoruz. Wilson lavobosunun su gideri tıkanmış komuşusuna yardım etmek amacıyla gittiğinde, tele-ekran’a ve tümüyle partinin söylemlerine maruz kalarak büyümüş bir neslin davranışları ve kişilikleri hakkında fikir sahibi oluyoruz. Daha çocukluktan itibaren böylesine bağnazlıkla yetişecek bir nesil görünen o ki parti için büyük bir güç ve savunma mekanizmasıyken; aynı çocukların ebeveynleri için bir endişe ve korku kaynağı. Wilson’un çevresini saran bu bağnazlık, yeni nesilde daha çok coşku ve kahramanlık temellerinde şekillenirken, kendi yaşıtlarının ve iş arkadaşlarının neslinde korku ve baskı temellerinde şekillenmiştir. Dünya üç süper güçten oluşmuş ve her biri kendi halkını diğerlerinden tamamıyla izole tutmuştur. İnsanların savaş coşkusunu koruması ve toplum yapısının bozulmaması için bu elzem bir iştir. Çünkü baskı altında yokluk içinde yaşayan bir toplum kendini kıyaslayabileceği bir başka toplum ögesini tanırsa, bu farkındalığa sebep olur ve iktidar da olanların hiç işine gelmez. Tüm bu izolasyona rağmen, kendini tarihte veya dünya da başka kimseyle kıyaslayamayacak bir toplum da bile bir Wilson karakteri ortaya çıkıp insan olma hayaliyle baş kaldrımaya yeltenebiliyor. Partinin yapılmasını kesinlikle istemediği işleri yapmak için olmadık bir istek duyup hiç yerine hayatını riske atabiliyor. Bu kitap bir antikacıyı ziyaret edip hiçbir faydası olmayacak malzemeleri almak ve bunları belki de sadece bir yasağı çiğnemiş olma zevkiyle yapmak tam bir inasanın yapacağı bir şey diye düşündürüyor insana. Yenisöylem ve çiftdüşün kavramlarının topluma dayatılma amacının da insanların düşüncelerini belirli kalıplara sokup sınırlandırmak olduğu ; özgürlüğün sınırlandırılmış bir zihin de asla ortaya çıkartılmamasının iktidarin baki kalması için ne kadar gerekli olduğu, tüm bu düzene aykırı olan bir karakterin düşünce yapısı üzerinden anlatılmakta. Bu karakter düşüncelerini öyle bir noktaya taşımakta ki, davranışları vurdumduymaz bir hal alıp, hayatının bir önem arz etmediği düşüncesiyle defalarca ölüm riskine baş kaldırmakta. Ama her hayat bir gün değer kazanır. Partinin toplum da tamamen yok etmek istediği cinsel haz ve sevgi gibi insani duyguların, 39 yaşında ki Wilson’un hayatına kattağı en önemli değerlerden bir tanesi de artık ufak şeyler için risk alıp ölmek istemiyor oluşuydu. Wilson biricik sevgilisi Julia ile yıllardır yaşadığı distopik dünyayı, birlikte geçirdikleri her zaman diliminde yıkıyor, harabeye çeviriyor ve bundan zevk alıyordu. Bu yıkım zihinsel bir yıkımdı. Partinin de en istemeyeceği şekilde bir kimsenin zihninde parti zayıflıyor, verem kapmış bir vücut gibi yıpranıyor ve solukları zayıflıyordu. Yakalmadıkları sürece bu hazzı ömürlerinin sonun kadar yaşayabilirlerdi, yoksa yaşayamazlar mıydı? Bu kadar büyük bir beklenti elbette partinin onlara asla sunmayacağı bir şeydi. İş birlikçileri O’brien ve yaşlı antikacı onlara göz yumabilirdi belki, parti için çalışıyor olmasalardı, partinin kendisi bu kişiler olmasalardı Wilson bu hazzı ömür boyu hiç inanmayarak bile olsa sürdürebilirdi. En sonun da yakalandıklarında kanları buz kesmiş, yüzleri solmuş, kelimleri bile kaskatı kesilmiş ağızlarından tek bir sözcük çıkmamıştı. Korku galip geldi. İşte hayal edilen değil ama hep korkusuyla yaşanan o an gelmişti. Zaten bu anın geleceğini hep biliyorlardı. Wilson biliyordu bu anın geleceğini. Hatta O’brien’dan aldığı Goldstein tarafından yazılmış o kitabı okuyup kendini haklı bulurken bile hep biliyordu ve ürküyordu. O kitapta yazanlar, wilsonun aklından geçenlerin kelimlerle somutlaştırılmış, korkusuzca ve ustalıkla yazılmış haliydiler. Ama artık ne önemi vardı ki tüm bunların. Her şey sona ermişti. Yine de partiyi yenmişlerdi, birbirlerini sevdikleri sürece de partiye asla yenilmeyeceklerdi. Parti onları asla yenemeyecekti, en azından Wilson ve Julia böyle düşünüyordu. Sevgi bakalığı eşszi bir yapıydı. Eşsiz ve elzem bir yapıydı parti için. Burası işkencenin, cezalandırmanın ve korkunun hüküm sürdüğü belirsizlik yuvasıydı mahkumlar için. Wilson için de burada bulunduğu o ilk günden beri hep belirsizlikler vardı. Belirsiz sorular, belirsiz düşünceler, belirsiz sorular… Ama parti en başından beri tek bir şeyde şüphe bırakmıyordu. Cezalar ve cevaplar. İstenen doğru cevapları vermeniz gerekiyordu, eğer veremiyorsanız bu binanın mahpuslarında özenle seçilmiş cezarla yüzleşiyordunuz. Wilson doğru cevapları buluyordu ama bu doğru cevap arayışını gerçekleştirirken kendini kaybediyordu sanki. Düşünemediği zamanlar vardı ve kendini tanıyamadığı zamanlar. Tüm bunlar bir okuyucu için bile rüya sayılabilecek kadar inanılmaz aynı zamanda olağan şeylerdi. O’brien bu rüyanın kurtarıcısıydı, kahramanıydı Wilson’un. O’brien aynı zamanda canavarıydı bu kabusun, Wilson’un en büyük korkusuydu. Çünkü O’brien, Wilson’nun görmek istemediği bir yüzüydü partinin. Bu yüz Wilsonun kendine yakın hissetiği tek yüzdü. Bu yüz Wilsonun gördüğü en korkunç yüzdü. Tüm bunlar yaşanıp geçti, bir zamanlar bir adam vardı. Bir zamanlar her şeyin farkında olduğunu düşünen ve başkalarının bu şeylerin farkına varmamasına anlam veremeyip sinirlenen bir Wilson vardı. Bugün başka bir Wilson var. Parti tarafından arındırılmış, zafere kavuşmuş bir adam haline getirilmiş bir Wilson. O parti ki Wilsonun en büyük aşkını ve inandığı her şeyi ondan söküp almıştı. Olsun, parti Wilsona gerçekleri vermişti. Her şeyi almıştı yalanları vermişti. Parti Wilsona huzuru vermişti. Artık her şey çok daha kolaydı. Hatta partiye karşı içinde beslediği sevgiyle, mutlu bir ölüm bile çok kolaydı. Mutlulukla gözlerinden yaş gelmesi hem mümkündü hem de çok kolaydı. Wilson yıllardır aradığı ve sorguladığı şeyi bulamadı. Ama Wilson yanlış şeyi aradığını kabullendi en sonunda. Araması ve bulması gereken şey parti tarafından ona verilmişti artık. KAMİL İÇERKİ
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2023166,9bin okunma
·
192 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.