Gönderi

Peki gerçekten de kimdi bu Osmanlılar veya Osmanoğulları? Kurdukları imparatorluk yüz yıldır yerle bir olmuş durumda; gaza meydanlarında kılıçtan keskin emirler yağdırdıkları büyülü dilleri çoktan kayıplara karıştı; nice sırlarla dolu kitapların sayfalarına hükmeden alfabeleri kanunla yasaklandı; öte yandan muhteşem tuğraları binalardan söküldü; armaları issızlığa terk edildi; mehterhanesi kapatıldı; musikisi dahi susturuldu ve devleti 600 yıl ufuktan ufuga koşturan hanedan-i Al-i Osman yurtlarından kovularak "gurbet cehennemine" atıldı. Bu da yetmedi, ders kitaplarında onu bir daha öldürmeye teşebbüs ettiler ki yeniden bir Osmanlı zuhur etmesin bu topraklarda. Lakin nefret ettirmek için onca içten ve dıştan çabaya rağmen bu mübarek halkın gönlünden ecdad sevgisini silemediler. Bu milleti Osmanlı'ya ne düşman edebildiler, ne de onu unuttura bildiler. Unutulmadı onlar, zira üzerine onlarca devletin kurulduğu engin coğrafyada kendilerini hatırlatacak nice hayır eseri inşa etmişlerdi; medreselerde aklın, tekkelerde kalbin gergefinde nice sırlar dokumuşlar, bir gönlü fethetmenin bir mekânı ele geçirmekten daha kalıcı bir yatırım olduğuna inanmışlardı. Büyük ecdadları Fatih Sultan Mehmed Han'ın Vakfiyesinde geçtiği gibi, Hüner bir şehr bünyad eylemekdür Reaya kalbin abad eylemekdür yani asıl marifet, bir şehir kurarken içinde yaşayanların kalbini de abad (imar) etmektir demişlerdi.
·
60 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.