Gönderi

Yorgun “Benz”, Sultan Aziz tarafından 1800'lerde yaptırıldığı için onun adıyla anılan Aziziye Karakolu'nu geçip dar ve bozuk yoldan sarsıla sarsıla Bebek'e ulaşır. Birkaç dakika sonra da Aşiyan'a sapan dik yokuşun başına. İki arkadaş: — Buradan sonrasını yürüyeceğiz... diyerek arabadan inerler. Otomobilin çıkamayacağı bakımsız ve daracık yokuşu tırmanırken Paşa'nın yaveri de biraz geriden onları izlemektedir. Mustafa Kemal, koluna girdiği, Harbiye'den manej hocasına yüreğinin derinliklerinden gelen bir sesle Fikret'e olan sevgisini anlatır: — Ben inkılâp ruhunu ondan aldım. Ziyaret edeceğim yerlerin başında elbette Aşiyan gelir! Bir de sır verir hocasına bu yokuşta: — Yakında Anadolu'ya gidiyorum! Sen ne dersin? Hocası cevap verir: — Daha ne duruyorsun?.. Kim bilir? Mustafa Kemal memleketi kurtarma kararını ilk kez belki de Fikret'in katına tırmanırken açıklamaktadır. Aşiyan'a çıkılır, saygı duruşunda bulunulur ve bu tarihî ziyaret, anı defterindeki, şair yazar ve gazeteci Süleyman Nazif (1869-1927) tarafından anlamlı ve edebî bir üslûpla kaleme alınıp şair ve yazar kardeşi Faik Ali'nin (Ozansoy, 1876-1950) yanı sıra Mustafa Kemal Paşa tarafından da imzalanan şu kısa fakat düşündürücü tümceyle ölümsüzleştirilir. “ 'Tavâf-ı tahatturunda bulunmakla mübâhi perestişkâran-ı Fikret.' Mustafa Kemal-Süleyman Nazif-Faik Ali, 19 ağustos 1918”* Bugünün Türkçesiyle “Anısı çevresinde bulunmakla övünen, Fikret'i taparcasına sevenler.” *Mustafa Baydar, Varlık dergisi, 15 aralık 1967.
Sayfa 27 - Doğan Kitap, 7. baskı / ekim 2007Kitabı okudu
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.