Astronomların 1990'larda keşfettikleri şey altı bin yıl önce kadim Sümer'de bilinmekteydi; yalnızca kendi güneş sistemimizin (en uzaktaki gezegenler de da hil) gerçek yapısı ve birleşimi değil evrende başka güneş sistemlerinin mevcut olduğu ve yıldızlarının (güneşlerinin) içe çökebildiği veya patlayabildiği, gezegenlerinin rotalarından çıkabildiği, aslında Yaşamın bir yıldız sisteminden bir diğerine böylece taşınabildiği gibi fikirler de bilinmekteydi. Bu kozmogoni ayrıntılarıyla yazıya dökülmüştü.
Yedi tablet üzerine yazılmış uzun bir metin bize daha sonra ki Babil versiyonları aracılığıyla ulaşabilmiştir. Yaratılış Destanı denilen ve açılış dizeleri Enuma eliş ile tanınan bu metin, ilkbaharın ilk gününe denk gelen Nissan ayının ilk gününde başlayan Yeni Yıl Bayramı sırasında halka okunurdu.
Güneş sistemimizin ortaya çıkış sürecinin ana hatlarını veren bu uzun metin Güneş'e (Apsu) ve onun habercisi Merkür'e (Mummu) ilk olarak Tiamat adlı eski bir gezegenin nasıl katıldığını, sonra Güneş ile Tiamat arasında Venüs ve Mars adlı (Lahamu ve Lahmu) bir çift gezegenin oluşup birleştiğini, bunların ardından Tiamat'ın ötesinde Jüpiter ile Satürn (Kişar ve Anşar) ve Uranüs ile Neptün (Anu ve Nudimmud) adlı çiftlerin nasıl ortaya çıktığını tarif etmektedir. Bu son iki gezegen çifti 1781 ve 1846'da modern astronomlarca keşfedilene kadar bilinmiyorlardı ama binlerce yıl önce Sümerler tarafından bilinmekte ve tarif edilmekteydiler.