Gönderi

İslam'ın Bir Başka Cazibesi: Irk ve Renk Ayrımcısızlığı
Irk ve renk ayrımı gözetmeyen İslam, mübtedilerdeki (dine yeni bağlananlar) aşağılık duygusunun kökünü kazımaktadır. Yerlilerin özsaygıları ve onur duyguları, Afrikalı Müslümanlar arasında kardeşliğe ve eşitliğe gösterilen dikkat ve özenle pekişmektedir. Amerika'da İslâm siyah halka, Hristiyan ortamın veremediği bir ait olma duygusu, öz-saygısı ve onurluluk vermektedir. Eğer bugünkü eğilim varlığını sürdürürse, öyle görünüyor ki, İslâm büyük bir olasılıkla Amerika Zencilerinin başlıca dini haline gelecektir. İslâm bayrağı altında Amerika'lı Zenciler, diğer bütün ezilmiş halklar gibi, sözgelimi Peygamber tebliğine başladığı zaman Mekke'den, yurtlarından çıkarılan ilk müslümanlar gibi, sadece onur ve öz-saygısını yeniden kazanmıyorlar; aynı zamanda tarihlerinde ilk kez İslâmî uygulamalarla bütünleşen şu köklü ahlâkî niteliklere de ulaşıyorlar: içki ve uyuşturuculardan kaçınmak, sadakat ve güvenilirlik ve hepsinden önemlisi de düzenli yaşama ve müminler arası dayanışma. Müslüman Zenci tutumlu, verimli ve çalışkandır, başkalarına değil yalnız kendine dayanmayı, tarım ve el zanaatlarında, üretimde etkin olmayı, tutarlı, düzenli bir hayat sürdürmeyi öğrenmiştir. Bu durum, U.S.A da Siyah Müslümanlar hareketinde bütün açıklığıyla izlenebilmektedir. Siyah Müslüman cemaatin kadınları arasında düzen ve disiplin hemen göze çarpmaktadır. Siyah Müslüman kadınlar, gördükleri düzenli eğitim sayesinde ev-yönetimindeki becerilerini pekiştirmekte; aile ve kocalarına bağlılık ve saygılarıyla, yabancılarla gereksiz ilişkilerden kaçınmaları, mazbut ve sade giyimleriyle kişiliklerindeki ahlâkî düzelme ve incelmeyi somut davranış biçimlerine dönüştürmekte ve böylece zamanla insiyatif sahibi, bağımsız bir kişilik kazanmaktadırlar. Siyah Müslümanların M.G.T. (Muslim Girl Training) adıyla bilinen formal yetiştirme merkezleri, genç bayanlara her zaman kapılarını açık tutmaktadır. Elijah Muhammed ve Macolm X., her iki müslüman lider de Hac görevi için Mekke'yi ziyaret etmiş ve oradan onurlanmış, saygınlık kazanmış olarak dönmüşlerdir. Bu ziyaret onlara, İslam'ın gerçek niteliğini daha yakından değerlendirme fırsatını vermiş; İslam'ın sadece siyah adam'ın değil aynı zamanda Beyaz adamın da dini olduğunu; öz-savunmanın dışında, şiddeti öğütlemediğini, bütün irklar ve renkler arasında sevgi ve kardeşliği öğütlediğini göstermiştir. Bu nokta, Mekke'ye yaptığı ziyareti anlatırken Malcolm X. tarafından açıklıkla ortaya konulmuştur. «Sadece bir tek renk hakimdi o koca kalabalığa. Bir kere bu gözüme çarptıktan sonra artık onu daha yakından izlemeye koyuldum. Afrika'lı olduğum için renk sorununa karşı duyarlıydım. Birbirine benzeyen insanların birbirine yaklaştığını ve zamanın büyük bir kısmını bir arada geçirdiklerini gördüm. Bu bütünüyle içten gelen ve isteğe bağlı olarak yapılan bir şeydi. Başka özel bir nedeni yoktu bunun. Sadece Afrikalılar Afrikalılarla, Pakistanlılar Pakistanlılarla v.b. bir arada bulunuyorlardı o kadar; bundan daha doğal ne olabilirdi? Bu izlenimimi yurduma döndüğüm zaman Amerikalılara da anlatmayı kafama koydum: bütün renkler arasında gerçek bir kardeşliğin hüküm sürdüğü yerde; kimsenin bir ayrım içinde farklı davranıldığını hissetmediği yerde; üstünlük kompleksinin, aşağılık kompleksinin bulunmadığı yerde artık benzer yapıdaki insanlar, paylaştıkları nitelikler doğrultusunda gönüllü olarak, doğal bir biçim-de bir arada yaşamayı isteyebilirlerdi. Buradan çıkarak, gerçek insan sevgisinin, ırk ve renk ayrımı gözetmeksizin bir bütün olarak insanın onurluluğu ilkesine dayanan, İslâm'ın öğütleyip uygulama alanına yansıttığı insan sevgisi olduğu açıkça görülebilir. Bu, bütün ön yargı ve saplantılardan arınmış bir sevgidir; aynı coşkuyla beyazların da siyahların da hayran olduğu türden bir sevgi; bütün tarihi boyunca İslâm'ın yayılmasına hız vermiş ve hâlen de vermekte olan bir sevgi...
Sayfa 168-170
·
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.