abram petrovich gannibal
1696-1781 yılları arasında yaşamış olan ve aleksandr sergeyeviç puşkin'in büyük büyükbabası olan şahsiyet..puşkin'in annesinin babasının babası. gerçekten de çok ilginç bir hayat hikayesi var. henüz 7 yaşındayken bazı kaynaklara göre etiyopya'da ama genelde kabul edilen şekliyle bugünkü kamerun'da köle tacirleri tarafından ailesinden kaçırılan abram osmanlı imparatorluğu'na "hediye" olarak verilir. sene 1703'tür. 1704 yılında nedense rus elçiliği yetkilileri -ki aralarında ** yani ünlü tolstoy'un dedesi de var- kendisini satın alırlar ve büyük petro'ya sunarlar. petro 8 yaşındaki bu oğlanın o yaştaki parlak zekasından etkilenir ve çocuğu sarayına alır. hatta 1705'te oğlan vaftiz edilirken vaftiz babası da bizzat çar olur. çocuk büyürken, çar katıldığı savaşlara onu da götürür ve abram 21 yaşına geldiğinde de eğitimine devam edebilmesi için abram'ı metz'e* gönderir. fransa'da askeri becerilerini de geliştirebilmek için abram fransız ordusuna katılır ve ispanya'ya karşı bir savaşta da yer alır. bu sırada büyük kartaca kumandanı hannibal'den etkilenen abram, soyadı olarak kendisine bu kumandanın ismini alır. (rusça'da "h" harfi kelimenin başında olmuyor. bu yüzden "homeros"a "gomer", "hollanda"ya "gollandiya" diyen adamlar ruslar. ha ismindeki "petrovich" de tabii ki "petrooğlu" anlamına geliyor)
Bu hikayeyi daha önce okumuştum, eklemek istedim, kendi cümlelerim değil anlaşılabilmesi için düzenli yazıdan alıntılanmıştır. Maksat bilgi paylaşımı olsun.
Kitaba gelecek olursak beklentiyle başladım, adından anlaşılacağı üzere yolculuğu anlatıyor 1800'ler Osmanlı-Rus savaşını Puşkin'in gözüyle okumak beni mutlu etti. Yolları ve hikayelerini seviyorum sanırım.
Ayrıca Puşkin'in yazdığı şiiri ayrıca sevdim. Bir şair olarak ülkesine, ırkına yabancı olduğu bir şehri, bir milleti çok açık tanıdığını ve yansıttığını gördüm.
Gâvurlar övüyor şimdi İstanbul'u
Ama yarın demir ökçeleriyle
Uyuyan bir yılan gibi ezecekler onu
Ve çekip gidecekler bırakıp öylece
İstanbul bırakmasın hâlâ uykuyu
İstanbul Peygamberin yolundan ayrıldı
Onu baştan çıkardı kurnaz Batı
Dalarak utanç verici zevklerin koynuna
O ihanet etti duaya ve kılıca
Küçümsüyor artık savaş alanından akan teri
Şarap saati oldu dua saatleri
Söndü inancın kutsal ateşi
Dolaşır evli kadınlar mezarlıklarda
Her kocakarı bir hacıana
Hareme sokarlar erkekleri
İşbirlikçi harem ağası uykuda
Ama Erzurumumuz öyle mi ya?
Bizim dağlı, çok yollu kentimiz
Kapılmadık bir zevkü safaya
Yüzvermedik isyan şarabına
Günah yolundan gitmedik, gitmeyiz
İnanç sahibiyiz, oruç tutarız
Kutsal sulardır doyuran bizi
Düşman üstüne rüzgâr gibi
Uçup gider atlılarımız
Girilmez haremlerimize
Serttir harem ağalarımız
Kadınlar rahatça oturur içerde.
Bir şairle karşılaşmak her zaman hayırlıdır. Şair dervişin kardeşidir. Onun ne vatani vardır ne de dünya nimetlerinde gözü. Biz zavallılar şan, iktidar ve para peşinde koşarken o yeryüzünün hükümdarlarıyla aynı sırada durur ve herkes onun karşısında saygıyla eğilir.
Diyerek incelemeyi bitiriyorum. Bize de tanışıp konuşamasakta okuma şansı oldu.
Okuyacak olanlara tavsiye olunur.