Gönderi

136 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
İlk kez bir kitabı yalnız okumadım. İlk kez bir kitabın her satırı evimizin duvarlarında yankılandı. Âkif'in; "Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince, Günler şu heyûlâyı da, er geç silecektir. Rahmetle anılmak… Ebediyet budur, amma, Sessiz yaşadım, kim, beni nerden bilecektir?" dizelerine yapılan tatlı bir nazire gibi... Kitap ismi ve cismiyle müsemma bir içeriğe sahip. İsmi gibi içeriği de elem veriyor.. Ve cismi kapağının sertliği; dışı sertliği, içi yumuşaklığı hissettiren yürek kelimesiyle bütünleşiyor.. Kitabın kapağı ve sahifelerinin kalitesi de boyutu da çok güzel.. Biraz biyografi, biraz anı-hatıra ve sayfalara saçılmış fotoğraflarla albüm niteliğinde bir eser. Ekseriyetle Âkif'in sıkı dostlarının yazdığı 3 iskelet kitaptan faydalan bu eser sadece Âkif'i değil, Akif hakkında yazılan kitapları, Akif'in çeşitli cemiyetlerden dostlarını da tanıtıyor. Bir İsmail Kara klasiği olduğunu belli eden cinsten. Böyle bir şairin hayatını okurken insanların duygulanmaması yani içten bir şeyler duymaması mümkün değil. Tabi bunları kendime saklamakla niyetliyim. Bir tanesi hariç! Âkif, hasta olarak İstanbul'a döndükten sonra acaba ziyaretine devletlülerden kimler geldi diye merak etmedim değil. Ve cenazesi, gençlerden oluşan bir cemaat. Yine bir devletlü aradı gözüm, cenaze fotoğraflarında, ama yoktu. Ve öldükten 4 sene sonra mezar taşı yapılıyor. Ve yine gençler üstleniyor bunu. Yazı başında Âkif'in sessiz yaşadım dizelerini paylaşmıştım. Âkif İstanbul'a sessiz döndü yani bir iki gazete küçük birer pasajla duyurdu gelişini. Sessiz öldü. Yine bir iki gazete nezaketen bildirdi. Cenazesinde toplanan 10 bini aşkın kişiyi 11 öğrenci toplamış; fakültelerden, sokaklardan... Mezarında 2 sene sessizce yattı. Eminim Fâtiha okuyanları, o dönemler Edirne Kapı mezarlığına yolu düşüp, şu kimsessize de bir Fâtiha okuyayım diyenlerle doludur. Ölümünden iki yıl sonra o sessizlik yerini gürültüye bırakmaya başlıyor. İstanbul üniversitesi talebeleri, büyük şairin mezarını yapmaya niyetlenince çıkan homurdanma sesleri bunlar!. (Bir parantez de İsmail Kara'ya açmak istiyorum. Vefa bir yazar ismi olsaydı bu yüz yılda adı İsmail Kara olurdu. Bu güzel eseri bizler için Fulya Abanoğlu ile hazırladığı için, ve emeği geçen herkesten Allah razı olsun) Son söz: "Evet, ona tam bir "İslâm şairi" diyebiliriz. Kuvvetli, îmanlı, ateşli bir İslâm şairi! Fakat, Türk dâima başta kalmak şartiyle. Dört lisanı edebiyatile bilen Âkif Türk olarak yazdı, Türk olarak düşündü, Türk olarak yaşadı ve nihayet Türk olarak öldü." (H. B. Çantay)
Elemim Bir Yüreğin Kârı Değil
Elemim Bir Yüreğin Kârı Değilİsmail Kara · Timaş Yayınları · 201312 okunma
··
679 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.