Spencer'e göre, “dogmaları bakımından birbirleriyle taban tabana zıt olan dinler, içerdiği ve kuşattığı her şeyi ile birlikte dünyanın, bir açıklama ihtiyacı duyan bir sır olduğu hususunda zımnen anlaşırlar; o, dinleri esas olarak, zihni aşan her yerde hazır ve nazır olan bir şeyin varlığına inanmaktan ibaret olduğunu kabul eder".