Gönderi

Beyin Jimnastiği
Merhaba değerli okurlar, Üzerinde düşünmekte olduğum ve farklı düşünceleri de merak ettiğim bir konuya dair sizlere yazmak istedim. Görüşlerinizi paylaşmanız beni mutlu edecektir. Ortaya konan bir sanat ürününü değerlendirirken yaratıcısının/sanatçısının kişiliğini ve özel yaşamını dikkate almalı mıyız ve bu etmenleri dikkate almaksızın bir değerlendirmede bulunmak mümkün mü? Bu faktörler, değerlendirmemizde etkili olacaksa ölçümüz ve ölçütümüz ne olmalı? Daha açık bir ifadeyle sanatçı ne yapmış/yapacak olursa sanatını eleştirirken üzerinizde olumlu veya olumsuz bir etki yaratır, dahası o sanat eserini değerlendirmeyi reddetmenizde yahut gormezden gelmenizde etkili olur? Bu konu, zaman zaman bazı olaylar sebebiyle gündem olup konuşuluyor. Fakat yaşanan herhangi sıcak bir olayın, düşüncelerinize etkisini -olabildiğince- nötrleyerek salt genel görüşlerinizi almayı bilhassa isterim. Vereceğiniz yanıtlar için şimdiden teşekkür ederim. Sevgiler, verimli okumalar.. :) Dipnot: Konunun farklı yorumlarla zenginleşebilmesi adına iletiyi paylaşmanız güzel olur.
··
21,3bin görüntüleme
Firmin okurunun profil resmi
Sanatı, sanatçıdan bağımsız düşünmek eksik olur. Her sanat ürünü eşsiz dir. Zaten bence bu yüzden sanat tır.
Semih okurunun profil resmi
Sanat hakkında altyapımın zayıf olması sebebiyle, ne olması gerektiğinden ziyade benim nasıl yaklaşım sergilediğimi ve kendimce düşüncelerimi paylaşabilirim. Herhangi bir sanat eserinin sanatçısından bağımsız düşünülemeyeceğine inanırdım, yine de yakın zamanda okuduğum bir yazıda; yapıt ortaya çıktıktan sonra artık onunla sanatçı arasında bir bağ yoktur çünkü esere herkes kendi gözündeki değeri atfeder misalinde bir yorum okudum, açıkcası saçma gelmedi. Çünkü hangi eser olursa olsun onu yapanın gözüyle değil kendi gözümüzle, kendi yaşanmışlıklarımızla görüp değerlendiriyoruz. Sanatçının eserini neyi amaçlayarak ortaya çıkardığını bilmediğimiz durumları düşününce bu yoruma hak verdim. Olabildiğince açık fikirli olmaya çabalayarak, mümkün olduğunca farklı fikirler içeren kitaplar okumak istiyorum. Muhtemelen Hasan Ali Toptaş'ın kitaplarını da okuyacağım. Yine de ne kadar mantıksal açıdan yaklaşırsak yaklaşalım duyguların etkisi yatsınamaz, bu sebeple yazarın hangi kitabı olursa olsun elime her aldığımda bu olayı hatırlayacağım ve önyargısız okuyamayacağım gerçeğini değiştiremem. Okunacaklar listem kabarık olduğu için kendisini ertelediğim de bir gerçek. Okuduğumda beğendiğim bir kitabı olursa, ki olabileceğine inanıyorum, herhangi bir baskı hissetmeden inceleme yazabileceğimi de düşünüyorum. Çünkü genel olarak insanlar diğer kişilerin ne düşüneceğini hesap ederek hareket etme eğiliminde oluyorlar.
Bu yorum görüntülenemiyor
Düşüncenin Gücü okurunun profil resmi
Bir eseri yaratıcısından ayrı düşünmek doğru değildir. Her eser, her yapıt sanatçının duygu ve düşüncesini dünya görüşünün yansıtır. Sanatçı hangi dünya görüşünün savunuyorsa, eserlerinde onu yansıtır. Benim içinde önemli olan, eserlerinin hangi sınıfa, kime hizmet ettiğidir. Ayrıca sanatçının, eserlerinin izleyici de yarattığı duygular, düşünceler ,çok önemlidir. Eserler, izleyenin ruh dünyasına güzellikler katabilmelidir. İnsanı her yönden etkileyip, ruh dünyasını zenginleştirebilmeli. Yaşar Kemal yazdığı romanlarda özgün ve güçlü anlatımıyla, okurunu etkisi altına almaz mı?Rahat , samimi ve yöresel anlatımıyla okurda romanın içinde bulur kendini.Okur Romandaki karakterlerle yaşar, onların acısını, sevincini, gezdiği, gördüğü yerleri, hatta yediğinin içtiğinin bile tadını damağında hissetmez mi? Van Goog’un resimlerinde, izleyen emeğin güzelliğini, yoksulluğun bile nasıl zarif ve estetik bir şekilde resmedildiğini görmez mi? Patates yiyen insanlar, ilk yaptığı eser bahçede çalışan insanlar. Ya doğanın resmedilişi, yıldızlı gecesi, ay çiçekleri hepsi birbirinden müthiş güzel değil mi? Ya müzik, ünlü bestecilerin yaptıkları besteler, güncelliğinden hiç bir şey kaybetmeden dinleyende heyecan, çoşku, hüzün, neşe, öfke, tüm insani duyguların açığa çıkmasını sağlamaz mı? Bu değerler ışığında, sanatçıların özel yaşamları, beni hiç ilgilendirmiyor. Yanlışlar, hatalar olabilir, sonuçta onlarda insan. Nazım Hikmet’in bir çok aşk yaşaması onun şiirlerinin güzelliğini, çoşkusunu yok edemez. Sonuçta sanatçılar uçta yaşayan insanlardır.Eserlerinin bu derece etkili olmasının en büyük nedenide olabilir.
Süha Murat Kahraman okurunun profil resmi
Bir eser, sanat eseri de olsa, sahibinin hayatından, tercihlerinden, hayallerinden, amaçlarından...ne kadar bağımsız olabilir ki? Sanatçının eserine, eserin sanatçısına fon olduğu bir ortamda sadece sanatçıya ya da sadece esere odaklanmamız ne kadar mümkün? Sanatçı aslında hamile bir kadına benzer. Eserini "tamam" gününe kadar içinde,zihninde,kalbinde taşır. Dış koşulları da sağlıklı bir doğum için düzenlemeye çalışır. Sanatçının hem iç dünyasını hem dış dünyasını etkileyen bir süreci eserden ayrı tutabilir miyiz? Bu çok kaba, katı,bencilce olmaz mı? Eser ortaya çıktı, doğum gerçekleşti, artık eserin ayrı bir kimliği var, biz onunla muhatabız,sanatçıyı tanımayız ya da görmek zorunda değiliz demek, vicdan ile bağdaşmasa gerek. Ya da sanatçı ile aynı dinden, aynı siyasi görüşten, aynı şehirden... olmamız; sanata gerçekliğe, hakikate yaklaşma çabasında olan bizleri yanıltmamalı. Görmezden gelmelerle, es geçmelerle, kulak tıkamalarla en fazla kendimizi kandırırız. Dindeki birliği şirk nasıl dağıtıyorsa, sanatçı ile eser arasındaki bağı koparmak,ona zarar vermek de ortaya konmuş sanatsal bütünlüğe zarar verecektir. Aklıma gelenler bunlar oldu Sümeyra Hocam. İnşallah faydalı olmuştur. Saygılar:)
15 öğeden 11 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.