Gönderi

68 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
- Evet, hastayım. Ancak siz de biliyorsunuz ki onlarca, hatta yüzlerce deli özgürce dışarıda dolaşıyor, çünkü cehaletiniz yüzünden onları sağlıklı olanlardan ayırt edemiyorsunuz. Neden ben ve bu zavallı insanlar, dışarıda dolaşanların yerine burada günah keçisi gibi oturmak zorunda? Siz, sağlık memuru, idare amiri ve bütün hastane güruhunuz; ahlaki bakımdan hepimizden ölçülemeyecek derecede aşağı konumdasınız. Neden burada oturan siz değilsiniz de biziz? Mantık bunun neresinde?(30) Altıncı koğuş... Bu kitap yaşayan gerçekliğin sesi gibi.. Yaşanan olayları hep görmezden gelen, ses çıkarmayan, ve çekilen acının boyutunu asla merak etmeyen, kendini acı çekenlerin yerine koymayan insanlara yazılmış gibi. Biz insanlar hep kolayı seçeriz, toplum bir şeyi görmezden gelirse, buna karşı çıkacak kimseyi bulamazsınız. Çünkü hiç kimse, oluşturduğu kabuktan çıkıp, bir şeyleri değiştirmeye çalışmaz. Bir akıl hastanesinde geçen hikaye anlatılıyor bizlere. Bu hastanenin Altıncı koğuşunda altı kişi yaşıyor. Bunların içerisinde de, olduğu durumu kabullenmeyen ve kendinin deli olmadığını, asıl delilerin dışarıda yaşadığını savunan Ivan Dimitriç var. Bulduğu her fırsatta kendisine yapılan adaletsizliğe ve içinde olduğu zor koşullara karşı çıkıyor. Bir gün koğuşlarına kasabada doktorluk yapan Andrey Yefimic geliyor. İvan ile tanışıyor ve onunla konuştuğu andan itibaren muhabbetini çok seviyor. O günden sonra sık sık onunla konuşmak için tekrar gidiyor. Fakat Ivan, diğerlerine benzeyen biri değildir. Andrey'e yaşamı sorgulatır adeta. Ivan, kendisinin deli olmadığını, sadece insanların bu hükümlere varıp, onları hiç hak etmediği bir yaşama sürüklediklerini ifade eder. İnsanların, her şeyin farkında olduğunu ama bu durumu değiştirmek için hiçbir şey yapmadıklarını savunur. Ivan, bu nedenle insanları suçlar, Andrey'le bu yüzden fikir ayrılıklarına düşerler çünkü Andrey'de diğer insanlar gibi görmezden gelir bunları. Ivan'in fikirlerine karşı çıkar. Acının gelip geçici olduğunu ifade eder. Ama Ivan'a göre Andrey'de diğer herkes gibi acıyı görmezden geldiğini ve çektikleri acıyı küçümsediğini düşünür. Buna rağmen Andrey bu durumu değiştirmek için hiçbir şey yapmaz, izlemekle yetinir. Ama kaderin onun için de planları vardır. Hesaba katmadığı şey ise, görmezden geldiği bu yaşantının tam da içine düşeceğidir. Andrey, Ivan ile çok vakit geçirmesi ve digerlerinden farklı olan davranışları nedeniyle çevredekiler tarafından deli damgası yer. Zaten insanlar farklı olmayı delilik sanmıştır hep, onlar gibi olmadıkları için kolayca hüküm verirler. İşte Doktor, kendini bir anda bu yanılgının içerisinde bulur. Daha önceki umursamazlığı için pişman olur ancak artık yapacak bir şey yoktur. -Benim hastalığım, yirmi yıl içinde bütün kasabada tek bir akıllı adam bulabilmemdir. Ama o da bir deli! Ortada hiçbir hastalık yok. Yalnızca çıkışı olmayan bir kısır döngünün içine düştüm.(syf.60) Bu kitaptan öyle dersler çıkarılır ki... Gerçekten kısa ama çok etkileyici bir hikayeydi.Olumsuz bir durum karşısında, sessiz kalmanın bizi sonuca götürmediğini görmüş olduk. Yazarı daha önce okumamıştım ama diğer kitaplarını şu an merak ediyorum. Mutlaka okuyacağım. *Ve olanca karmaşıklığın arasında aniden kafasında korkunç ve tahammül etmesi güç bir düşünce açık bir şekilde parladı. Ay ışığının altında kara birer gölge olarak görünen bu insanlar, yıllarca, her gün onun çektiği acının aynısını çekiyor olmalıydılar. Nasıl olur da yirmi yıldan fazla bir süredir bu durumu anlamamış, anlamak istememişti? Acının ne demek olduğuna dair bir fikri yoktu, bu yüzden suçlu sayılamazdı.67 *"Zararlı bir işe hizmet ediyorum ve aldattığım insanlar için aylık alıyorum. Namuslu değilim, ama ben tek başıma bir hiçim, kaçınılmaz olan sosyal kötülüğün küçük bir parçasıyım sadece. ilçedeki bütün memurlar da zararlı kişiler ve hepsi havadan para alıyorlar. Demek ki namuslu olmamamın suçlusu ben değilim, zaman. İki yüz yıl sonra doğsaydım bambaşka biri olabilirdim."27 *Acıyı küçümsemek onlar için hayatı küçümsemek anlamına geliyordu. Onlara göre insanın bütün varlığı açlığı, soğuğu, hakareti, yokluğu hissetmek ve ölüm karşısında Hamlet gibi korku duymaktan ibaretti. Bütün bir hayat bu duygulardadır. Hayatın yükü altında ezilebilir, ondan nefret edebilirsiniz, ama onu küçümseyemezsiniz. Evet, tekrar ediyorum, stoacıların öğretisinin hiçbir zaman bir geleceği olamaz. Gördüğünüz gibi yüzyılın başlangıcından günümüze mücadele, acıya karşı duyarlık, uyanlara karşı tepki verebilme kabiliyeti gelişimini sürdürüyor.38 *Gerçekten de öyle. Bir bilgin ya da sadece düşünen, kafası çalışan bir kimse, diğerlerinden tam da acıyı küçümsemesiyle ayrılır. Bu kişi her zaman halinden memnundur ve hiçbir şeye şaşırmaz. - Demek ki ben acı çektiğim, memnun olmadığım ve insanların alçaklıklarına şaşırdığım için aptalım. - Boşuna böyle düşünüyorsunuz. Eğer daha sık kafa yorarsanız sizi endişelendiren bütün dış etkenlerin ne kadar önemsiz olduklarını anlarsınız. Hayatı derinlemesine kavramaya yönelik gayret etmek gerek. Gerçek lütuf, bu hayatın içerisinde mevcut.37 *Ancak öyle anlar olur ki, yaşama tutkusu beni sarıp sarmalar, işte o zaman aklımı yitirmekten korkarım. Doya doya, delicesine yaşamak istiyorum ben!33 *Acıyı küçümseyebilmek, her daim memnun olmak ve hiçbir şeye şaşırmamak için işte tam da şu aşamaya gelmek (İvan Dmitriç şişman, yağ küpüne dönmüş köylüyü işaret etti) ya da her türlü duyarlılığı yitirmek için sonuna kadar acıyla yoğrulmak, başka bir deyişle, artık yaşamamak gerekir.38
Altıncı Koğuş
Altıncı KoğuşAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202270,6bin okunma
·
189 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.