Gönderi

Kendiliğinden oluşmuşa benzeyen doğal bir peyzaj yaratılmak istenmiş ve bu aldatmacada handiyse başarılı da olunmuş. Ama mimarinin titizlikle dikkate alınması ve göle doğru eğimli arazinin özenle işlenmesi, burada doğanın ve yabani bitkilerin değil, kültür, akıl, irade ve yetiştirme çabasının işbaşında olduğunu apaçık gösteriyor. Park biraz kendi haline bırakılsaydı, biraz ihmal edilse ve yabanileşseydi daha güzel olurdu herhalde; o zaman patikaları otlar bürür, taş merdivenlerin ve kenar taşlarının arasında eğreltiotları büyürdü; çimler yosunlanır, süs amaçlı yapılar yıpranır, her şey doğanın rasgele üreme ve çöküş dürtüsünü yansıtırdı; vahşi doğanın ve ölüm düşüncesinin bu soylu, güzel dünyaya girmesine izin verilir, devrilen ve ölen ağaçların cesetlerinin ve kütüklerinin üzerine yosunsu cüce bitkilerin tırmandığı görülürdü. Bir zamanlar parkı tasarlayıp kurarken her şeyi ince ince planlayan o güçlü insan aklı ve kültür iradesi ona bugün de hâkim, onu bugün de koruyup kolluyor ve vahşi doğaya, sallapatiliğe, ölüme hiç alan bırakmıyor. Ne otlar fışkırıyor patikalarda, ne de çimlerde yosunlar; ne meşenin tepetacını komşu sedir ağacına fazlaca yanaştırmasına müsaade ediliyor, ne de sarmaşık kafeslerinin, cüce ve salkınalı ağaçların yetiştirilmiş olduklarını unutmalarına ve tasarlandıkları, budandıkları, eğilip büküldükleri yasadan kaçıp kurtulmalarına izin veriliyor.
49 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.