Gönderi

Zalim Emir'in Tövbesi Bir gün şeyh Nişâbur'da Hasan el-Müeddib'i yanına çağırıp, "Şahneye (emire) gitmen ve dervişler için sofra hazırlamasını ondan talep. etmen lazım" dedi. Şahne sûfileri yadsıyordu. Yola düşen Hasan el-Müeddib yol boyunca kendi kendine, "Nişâbur'da ondan daha zalim ve şeyhe daha fazla düşman olan kimse yok. Bu nasıl bir şey?" diyordu. Şahnenin yanına varınca gördüm ki birini kırbaçlıyor, halk da uzaktan onu seyrediyordu. Şaştım kaldım. Bu sırada şahnenin gözü bana ilişti ve, “Şu sûfînin burada ne işi var?" dedi. Bunun üzerine biri gelip bana, “Burada niçin bekliyorsun?” diye sordu. Hemen şahneye varıp şeyhin selâmini söyledim ve, "Şeyh sûfilere ziyafet vermeni emrediyor" dedim. Şahne alay yollu bazı şeyler söyledikten sonra elini cebine sokup bir kese gümüş çıkardı ve bana doğru fırlattı ve, "Galiba şeyh haram para yemek istiyor. Şeyhine bu parayı dövdüğüm şu adamdan aldığımı söyle" dedi. Paraları alıp şeyhin huzuruna vardım ve önüne koydum. Şeyh, "Bu parayı al, yemeği hazırla" dedi. Bu işe şaşıran dervişler bu durumu kabul etmediler. Ama ben gittim, yemeği hazırladım ve vakti gelince de sofrayı kurdum. Şeyh elini uzatıp yemeği yemeye başladı, durumu yadsıyan dervişler de ona iştirak ettiler. Ertesi gün şeyh sohbet meclisinde konuşurken sohbet esnasında bir delikanlı kalktı, ağlaya ağlaya şeyhin huzuruna vardı, ayağını öpüp, "Bana hakkını helâl et, çünkü sana ihanet ettim. Ama bunun cezasını da çektim" dedi. Şeyh, “Nasıl yani, bunu dervişlere anlatman gerek” deyince Genç dedi ki: Babam ölürken beni yanına çağırdı ve iki kese gümüş verip, "Ölümümden sonra dervişlere harcaması için bu parayı şeyhe ulaştır" dedi. Fakat bu helâl bir mirastır, şeyhe vermektense kendi ihtiyaçlarım için harcamam daha doğru olur deyip pederimin vasiyetini yerine getirmedim. Yalancilikla suçlayan şahne beni yakaladı, sorguya çekti, yüz kırbaç vurdu ve bir kese gümüşü de elimden aldı. Ben oradayken hizmetkârın geldi ve o haberi ulaştırdı. Şahne de parayı ona verdi. Bu, şeyhe ait helâl paradır. Öbür keseyi de ben getirdim. Genç bunu söyleyip keseyi şeyhin huzuruna koydu ve, “Ne olur, hakkini helâl et" dedi. Şeyh buyurdu: Ey Genç! Üzülme, müsterih ol, sana ait olan (dayak) sana, bana ait olan da bana ulaşmış bulunmaktadır. Sonra şeyh dervişlere dönüp, "Helâl olmayan şey hiçbir şekilde bu cemaate gelmez" dedi. Bu haber şahneye ulaşınca hemen şeyhin huzuruna gelip tövbe edip zulmü terketti. Şeyhe inanan bir mürid oldu, cemaate katıldı, halk da onun zulmünden kurtuldu. Tevhid'in sırları sayfa 160
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.