Gönderi

Bilmeyi Bilseydin...
- " Allah'ı biliyoruz, Peygamber'i biliyoruz!"; bilmeden ne anlıyorsun? Bütün dava burada. Bilmeyi bilseydin, Allah Resûlü'nün sünnet ve hadîslerini, "Onun ölümünü üzerinden 200- 300 sene geçtikten sonra birileri toplamış!" diye fare kafası ve kenef ağzıyla reddetmezdin. "Kuvvetli hadîs" ve "zayıf hadîs" sadedinde serdedilen delillerin aslında zâhire rahmet cümlesinden olup, işin aslının "ehl-i kalb"e sorulması gerektiğini bilirdin. Aramayı ve sormayı bilirdin. Bulduğun cevabın, neyin hâlline dair yakîn getirilmesi gereken olduğunu bilir, bunun havada ve meselesiz bir gevezelik işi olmadığını, meseleleri bilsen bilirdin. "Kuvvetli hadîs" ve "zayıf hadîs" tasnifinin, nerede ve ne bakımdan mühim olduğunu, meselenin niteliğine nisbetle "zayıf" diye belirtilen hadîslerin, Allah ve Resûlü'nü "varoluşan" tarzda bilmek bakımından, -bu hakikat bakımından- tahkikî imânın istediği "irâdî katılım" ve doğrudan seçici hürriyet gereği bakımından, ne muazzam bir nimet, değer verme ve kuvvet olduğunu da anlardın..."
Sayfa 30 - 1.Levha, -İmân ve İslâm- (İmân ve Usûl), İBDA YayınlarıKitabı okudu
··
168 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.