Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

337 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
İNCELEME DÜŞÜ
Bir inceleme yazabileceğimi gördüm düşümde. Yazacağımı değil, yazabileceğimi gördüm. Şöyle kahraman birden çıksın ortaya: “Bir köpek öldürebileceğini,” söylesin. Daha sonra bu bölümü çarpıcı olması için sevgiliye de çevirebiliriz. Biraz farklı olsun, yazarın dünyasına ışık tutsun, ondan beslensin ama durduk yerde, hiç gerekmiyorken yazılmış gibi olsun. Araya iç döküşler, sayıklamalar, kelime oyunları ve bolca aforizma serpiştireyim. Yazarken özgüvenim belli olsun. Hayata dair söylemek istediğim ne varsa şişeden çıkmış cin gibi çıksın orta yere. Söylenmedik hiçbir şey kalmasın ama bunları söylerken de hiçbir şey söylemiyormuş, kendi halinde hayatıma devam ediyormuş gibi görüneyim. Aslına bakacak olursak inceleme yazmak benim neyime, bazen kendime böyle dediğim de oluyor. “Ara sıra insan ayna karşısına geçip kendine böyle seslenmeli.” Ben sadece seslenmedim, onunla yani aynadaki kendimle uzun uzun konuşmaya çalıştım. Fazla anlaşabildiğimi söyleyemem. Çok fazla konuşmayı sevmiyor aynaya her baktığımda gördüğüm kişi. Zaten iyi anlaşabiliyor olsak bir kurmacaya ihtiyacımız olmazdı. Böyle söyledi bana aynadaki kendim. Aslında tam böyle olmadı, o söylemedi ama ben öyle söyleyeceğini hissettim. Bunu nasıl fark ettiğimi biliyorum ama anlatamam. “İnsan içe doğru konuşur, dışarı doğru susar hâlbuki.” Hâlbuki aynadaki kendim her iki yönde de konuşacak olsa onu anlayabilirdim bu yüzden. Bak daha romanın incelemesine bile sokamadın kahramanı. Kurulmuş kurmacanın incelemesini kuramazken olmayan kurmacayı nasıl kuracaksın? Bir cümlede aynı kelime iki defa geçtiğinde müdahale eden redaktör bu cümlenin neresini kurtarsın? Daha girişinden belli bu incelemenin bir şeye benzemeyeceği! Yazsan bile oturur kendin okursun ancak. Oturursun parkta okursun incelemeni kendi yazarlığına hayran hayran! Evet bu park iyi geldi aklıma. Aslına bakacak olursak çok zeki olduğumu ve hayata muzipçe farklı bir açıdan baktığımı kabul etmek lazım ama bunu doğrudan söylemek yakışık almaz. Bu açı geometriksel olarak ifade edilebilecek bir açı değil. Orası biraz muallak, geçelim. Söylemek istediğim aslında şöyle bir şey: hani açı demiştik ya az önce, onu kurmacanın içine yedirmek lazım. Yalnız az önce bu kelimeyi kullanırken biraz hor kullanmıştık, bu konuya girmeyelim. Çok fazla kurmadan ve kurcalamadan roman içinde okura yazarın dünyasını gösterebilmek lazım. Tamam şimdi oldu. Okuru işin içine sokmak iyi fikir. Okur kendi okuduklarından bir anlam çıkardığını düşündüğünde bu kadar karmaşık bir kurmacayı anlamaktan dolayı kendini iyi hissedebilir. Şöyle düşünebilir kitap sona erdiğinde, bu yazar cidden farklı bir adam. Ey okur! Sen söyledin bunu, ben böyle doğrudan yazmazdım. Ne diyorduk, kahramanımız bir parkta oturuyordu. Kuşlar, gökyüzü, tavan, taban, çimler falan. “Bir gün iyi bir işi varken üstelik bırakıyor işini ve bir güvenlik görevlisi olarak işe başlıyor. Çünkü daha basit bir hayat istiyor.” Kahraman dediğimize bakmayın, özel operasyonlarda görevli değil. İşten kaçmış avare bir özel güvenlik görevlisi. Özel oluşu görevindeki ilk kelimeyle sınırlı. İkinci kelime olan güvenlik konusu da çok net değil. Ayakçı ya da tahsilatçı diyebiliriz ama yanlış olmasın diye söylemiyoruz. Parkta işe gidip gitmediği belli olmayan bir adamla karşılaşmış olsun. Avare güvenlikçimizi görmüş olsun parktaki önde mi arkada mı belli olmayan adam. İşte tam bu noktada bir işaret koyup avare olduğunu düşündüğümüz kahramanın bir yazar olma ihtimalini vurgulayarak okurların zihnine ilk soru işaretini düşürelim. Devamını getirebilirsek bir inceleme haline getirmiş oluruz. Kurmaca kısmını bağlayamazsak post- modern veya iç döküş, monolog gibi bir isim veririz. En kötü ihtimalle “Tutunamayanlar” a bağlarız. Kurmacanın yerine oturması için bir eve ihtiyacımız olacak. Ev dediğimiz yaşam mahalli anlamında. Evlilik yönüyle konuya girebilmemiz için çoğul bir ifade kurmamız gerekecek. Evde en dikkat çekici kısım tavandaki bir leke. Böyle olunca kahramanımızın annesiyle paylaştığı kısa anlar dışında biriyle bir şeyler paylaşması zor görünüyor. Varoluş sancısı, kimlik bunalımı veya geçmişe vurgu yapabiliriz burada. Kahramanımız görmüş olduğu rüyanın etkisinde kalarak uyumaktan korkmaya başlasın ve gece, gündüz kavramını ortadan kaldıralım. Bu ortadan kaldırdığımız ilk kavram olsun ve bu noktadan sonra hiçbir kavram eski haliyle kalmasın. Yazacağımız incelemenin gök, tavan ve taban başlıklarıyla ilerleyebilmesi için en uygun mekân park olacaktır doğal olarak. Kimin önde kimin arkada olup kimin görüp kimi görmediği belli olmayan park sahnesiyle, kahramanın atletle dururken ona kazağını verip paltosunu vermeyen yaşlı adam sahnesi, bir de çocuğunu parka götüren anne sahnesini bir kenara not edelim. Bunu lütfen unutma sevgili okur, inceleme içinde kaybolursam sorabilirim. Burada ara sıra kahramanların yerini değiştirip farklı açılardan anlatma imkânımız olur. Bolca karşımıza çıkacak kelime oyunları ve dil işçiliği sırasında kurgudan kopmamak için bu sahnelere ihtiyacımız olacak. “Dalgınsınız dönün buraya” Mekân olarak kahramanımızı çocukluğuna götürecek konak ve buradaki efendiler zenginlik katabilir incelememize. İsimlerinin olmayışı, numaralandırılmaları, dünyayı reddedişleri, ne iş yaptıklarının belli olmaması bu bekleyen ve yalnız adamlarla kahramanımız ve onun hikâyesi bütünlük sağlayabilir, tam emin değiliz ama konak her haliyle ilginç olacaktır diye ümit ediyorum. Kitabın sayfalarını kapattığımızda elimizde kalacak olanlara bir göz atalım dilerseniz. “Özde yabancılaşmayı konu edinen, farklılıklar ve hisler üzerine kurgulanan,” bir roman mı kalacak aklımızda? Sadece “aile içi şiddeti anlatan başarılı bir roman” veya “babası tarafından kötü muameleye tabi tutulan bir gencin varoluş mücadelesi anlatılıyor” diyebilir miyiz? Elbette ister modern ister post-modern olsun adına roman diyebileceğimiz bir metnin sorunsalı, kurgusu, önermesi, söyleyecek sözü olmalıdır. Bunların hepsinin bir roman bütünlüğü içinde okura sunulduğunu söyleyebiliriz. Ama bunlardan daha fazla ön plana çıkan üslup, dil ve yazarın dünyasına şahit olmaktır. Oğuz Atay’ın bir şey söylemeyerek söyleme, kelimelerin manalarıyla oynama, karmaşa içinde bir ahenk ortaya çıkarma ve bütünlüğü lezzetli bir anlatım olarak okura sunma üslubuna benzer bir tat bırakıyor bu eser. Tutunamayanlara bolca atıf yapılması ve Oğuz Atay roman ödülü alması şaşırtıcı olmasa gerek. Romandaki yazarın isminin Gereksizyazar olması ve yazım sürecinde karşılaştığı yayınevi, editör çatışmaları ve bu bölümlerde ısrarla yapılan gerekliyazar, adı büyük kendi küçük yazar ifadelerinde mutlaka bir yerlere mesajlar gitmiştir. Ama biz bu konuya girmeden romanımıza dönelim. Biz bu incelemeyi neden yazdık? Bu incelemede ne anlattık biz? “Zevkli mi sanıyorsunuz siz yazmayı?” Böyle soracak olursak aynadaki kendimize. Yazarın dünya ve içindekilerle olan sorunlarını zengin ve farklı bir bakış açısı, kelime oyunları ve dil işçiliğiyle etkili bir şekilde okurlarıyla paylaştığını söyleyebiliriz. Olduğu yerdeki genel geçer kurallara karşı kendi dili ve üslubuyla bir itirazı var. Başka bir yerden yazıyor bize. Yazılan nokta uzak olunca okumanın başlarında kendisinin de sıkça kullandığı “yabancılık” hissedebilir okur. Sonra okudukça okur ve yazar arasındaki perde aralanmaya başlıyor. Bir nevi transfer gibi. İki taraf eşitlenene kadar devam edebilir bu aktarım. Ya fişi çekmek lazım, ya da devam etmek. Ben devam etmeyi seçtim. Hani demiştik ya biz bu incelemeyi niye yazdık diye. Okumuş olduklarınız inceleme midir bilmiyorum ama bunları o yüzden yazdık. “Öldüğünde geriye yalnızca kelimeler bırakmak isteyen ince ve zarif bir adam,” olmak umuduyla. İncelemenin tam metni için, kitaphaber.com.tr/inceleme-dusu-k...
Düş Kesiği
Düş KesiğiGüray Süngü · Ketebe Yayınları · 2020775 okunma
··
6,9bin görüntüleme
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
Biz uyanıkken gördük yazdığınızı,yazabildiğinizi,yazabileceğinizi hocam:) Dileğinizde sizin adınıza bir ekleme yapmak isterim.Geriye kelimelerinizle hatırlandığınız ve farkedildiğiniz bir hayat umudu inşallah..Belki dünya nüfusu çok arttı belki küresel bir köy olduk dünya içinde internet yüzünden.Gün içinde bile sayısız kelime ile ifade şekline maruz kalıyoruz.İyi kelimeler gözümüzün önünden hızla geçiyor ve biz kim yazdı diye düşünürken yeni kelimelere maruz kalıyoruz.Bir de günümüzde toplum mühendisliği diye bir kavram ortaya çıktı.Büyük ve yeni bir bilinç neyi beğenmemiz ,ya da beğenmememiz gerektiğine dair yoğun bir çalışma içinde bilinçdışımıza boyun eğdirmeye çalışıyor.Görmemiz istenen maddi ve manevi değerleri görüyoruz sadece..İyi yazabilmek kadar farkedilebilmekte önemli artık. Harika bir inceleme👏👏👏
Resul Bulama okurunun profil resmi
Küreselleşme ve dünyanın küçük bir köy oluşuna inanıyordum şimdikinden daha genç olduğum zamanlarda. İnternet ve bilgiye ulaşma anlamında bir küre olduğunu gördüm ben de. Ondan sonra da kelimenin peşindeki leşi gördüm sayın hocam. Bizim görmemizi istediklerine ve genel geçer kabullere bir itirazı var Güray Süngü'nün. Sanırım aynı yerden bakıyoruz bu "leş" melere. Güzel yorumunuz için teşekkür ediyorum hocam.
merih okurunun profil resmi
1. "..söylenmedik hiçbir şey kalmasın ama bunları söylerken hiç bir şey söylemiyormuş, kendi hayatına devam ediyormuş gibi görüneyim.." 2. "...zevkli mi sanıyorsunuz siz yazmayı?" Kelimeler yazarların can'ı gibidir; her sarf bir ömür çeker kiminden.. Hayata devam etmeleri ise can'larını biriktiren okur yüzünden ihtimal.. Kitaba dair bir bilgim yok, yalnız, inceleme boşluğuna yerleştirdiğiniz 'ince ve zarif' 'can'lara 'siz ölmeden' eriştim kendi adıma.. Öyleyse, kaleminiz ve yüreğiniz varolsun hocam🙏📜
Resul Bulama okurunun profil resmi
1. Bazı kitaplar vardır, okumamış olsanız bile yazılmış olması size katkı sağlar, alıntılarıyla, edebi katkısıyla onun orada olduğunu bilirsiniz. 2. Boşluklar her daim önemli, yazıda, incelemede, yorumda. Örneğin müzikte boşluk olmasa gürültüye döner çalınan eser. Mesajın yerini bulmasına sevindim.. Teşekkür ederim hocam.
Betül okurunun profil resmi
İncelemenizi okumak kitabı yeniden okumuşum gibi hissettirdi. Emeğinize sağlık. ^^
Resul Bulama okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, bir rüyaydı geçti, şimdi iyiyim. Keyifli okumalar.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.