Sarı Duvar Kağıdı eserini okumaktayım ve ikinci hikayede olmama rağmen bu ikinci hikaye hakkında bir şeyler yazmak istedim. "Ben Cadıyken" adlı hikayenin anlatıcısı kardeşiyle birlikte yaşayan bir kadın. Günlük hayatta işe gidip gelirken veya günlük işlerini hallederken gördüğü kötü olaylardan etkilenerek bunlar hakkında dilekte bulunuyor. Bu dilekleri öylesine dilese bile birden sanki dilediği kişilerin bu dileklerden etkilendiğini fark ediyor ve bunu daha sık yapmaya başlıyor. Sonunda nefret ettiği ve toplum içi kötü olan her şey hakkında dilediği dilekler haberlere konu oluyor. Toplum farkındalığı ve gündelik hayatta sürekli karşımıza çıkan olumsuzluklar ve matıksızlıkları gözler önüne seren ve "olmasaydı ne olurdu?" sorusunu bir nebze cevaplamaya çalışan bu hikaye gerçekten amacına ulaşıyor. Olabildiğince kısa bir hikayeden böyle bir şey çıkacağını hiç düşünmemiştim.