Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

94 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Dünya genelinde geçtiğimiz bu çok sıkıntılı dönemlerimize kılavuz olmuş bir kitap Sessizliğin Anarşisi. O kadar ağır ve akıcı bir kitap ki, çok fena afallattı beni. Diğer yandan dayanılmaz, olgun ve gürültülü bir ortam, tam bir estetik zevk. Bazı paragraflarda Caraco'un nefesini hissettim, fakat Kaos'un Kutsal Kitabı okuyorum asla diyemem; zira Ergüden'in kalemi bambaşka bir seviye. Hem iyi bir yazar hem de iyi bir çevirmen. Sırf Işık Ergüden çevirmiş diye aldığım kitaplar var. Beni etkileyen bir hayat; yaşadıklarım, okuduklarım, yaşamadıklarım, hayallerim, rüyalarım, korkularım, kabuslarım, sevdiklerim ve nefretlerim; şefkatli ve şiddetli olan her şey, herkes... bu kitapta her şeyden biraz, hepsinden vardı. Benim için bir sayıklama olacak bu kitap, her daim hatırlayacağım, devamlı zihnimde kalacak. Aslında kurgu değil, denemeden oluşuyor eser ama sanki bir romanmış gibi akıcı gitti. Yazarın bahsettiği pek çok şeye katıldım ve birçok paragrafın gölgesinde kaldım. Her cümlenin altını çizmek istiyordum okurken. Ve anlayacağınız, bir bakıma, dönemin kutsal kitabı Sessizliğin Anarşisi'dir. "İntihar etmeyip yaşıyorsak, anlamın büyüklüğünden değil, hayatın içine düşmüş olmaktan." Bu sözün altında yatan, bize tokat atan bir gerçek var. Yazar'ın neredeyse her sayfasında savunduğu düzen gereksizliği, anarşi ihtiyacı. Düzen var ise kaos da olmalıdır. Düzen istiyorsak bir nokta, kaosu göz ardı edemeyiz. Toplumsal yığınların çoğalmasının bedelini ödemeye çoktan başladık. Bugünün şartlarında gerek virüslerle, gerek ülkeler arası politikayla. Dünyanın ekolojik düzeninin korunması diye çabalayıp ekolojik dengeye her an müdahil olan bizlerin, bu dengeye karşı 'ölçüsüz' çoğalarak dünyanın sınırını aştık. Şimdi ise insan hakları savunucuları, insanlar tarafından 'daha az değerli insanlar' ölüme terk edilebiliyor. Tükettik, tükeniyoruz. Yazar bağırıyor sanki, 'dengesiz' insan diye, harabesin sen, sonumuz felaket; şimdi gözlerini açsan bile kurtaracağın bir şey yok diyor, umut ve iman seni kandırıyor, politikacılar seni sömürüyor, yaşadığını sandığın dünyanı, yani aslında cehennemi anlatıyor. Empedokles'in 4 temel unsuru vardı ya hani; Ateş, hava, su ve toprak. Toprağı öldürdük, suyu da havayı da yavaş yavaş öldürüyoruz. Ateş ise bizden bunun intikamını alıyor. Yakıp yıkıyor her yeri, ateş ise.. Daha doğru ifade etmem gerekli; bu hipoteze sığınacak olursam su, hava ve toprak bizden bağımsız olarak varlar. Ateşi ise insanoğlu bulundu. Ve ateş sonumuzu getirecekse, bu ateş ancak insan düzeni olacaktır. Kaydıraktan kaydığımızı varsayalım. Upuzun bir kaydırak. Ve aşağı kaymamak ise kurtuluşumuz. Fakat kayıyoruz ama, sonu felaket, belki lağım fareleri, yılanlar var ya da alev almış kaydırdığın sonu. Fizik kanunlarına karşı gelip, insanlık olarak bir anlığına dursak ya da geldiğimiz yere geri dönmeye çalışsak bile, sonumuz belli. Kayacağız yine de. En önemli şey de bizi oraya iten kimsenin olmadığı gerçeği. Kaymayı kendimiz seçtik, kimse bizi itmedi. Ya da gel kaydıraktan kayalım demedi.
Sessizliğin Anarşisi
Sessizliğin AnarşisiIşık Ergüden · Kaos Yayınevi · 2021179 okunma
·
1 artı 1'leme
·
361 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.