Gönderi

Gelin ve At ...
Gelin atının erkek olması töre olarak şarttı. Gelin kısrak atla götürülmezdi. Gelinin ilk çocuğunun erkek olmasına faydasının olacağı inanıldığından ve erkek çocuk istenmesinden dolayı gelin atının aygır olması gelenek olmuştu, şarttı... Gelenek gereğince önce "ileriki yenge" olan oğlan yengesi atına bindi. Oğlan yengesinin ardından gelin atına bindirildi... Atın dizginleri gelinin yerde yürüyen kardeşinin elindeydi. Ayrıca gelinin küçük amcası "koltukçu" oldu. Koltukçu, kendisi yaya olarak yürüyüp atın üzerindeki gelinin koltuğundan yol boyunca tutarak ilerleyeceklerdi. Bu iki yakını gelinin güvenle gitmesini sağlayacaktı... "Geriki yenge" olan kız yengesi de gelini ata yerleştirip at binince, zurnacı Abdul Usta Türkistan havasına asıldı. Zurna Türkistan havasıyla gelinin ata bindiğini haber veriyordu. Bu düğündeki diğer kişilere "At bin !" demekti... Bir süre daha Türkistan havası çalıp ileriki yengenin ardından gelin atının yola koyulmasıyla Abdul ustanın zurnası yol havasına döndü. İleriki yenge, gelin ve geriki yenge sıralamasının ardından gelin alayı yola koyuldu... Ama bir gelenek vardı; bu üç atın arasından geçilmezdi. Bu üç at bu yüzden yakın yürütülüyordu... Kazayla, dalgınlıkla, yanlışlıkla veya bilmeden atlı, yaya, çocuk, kadın her kim aralarından geçerse "makar", yani düğün alayı durdurulur, zurna susar; o kişi tekrar geri geçirilerek makar ve davul zurna devam ederdi...
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.