544 syf.
·
Puan vermedi
Kitap Şili’li bir aileyi anlatıyor. Yazar da Şili’li ve Latin Amerika edebiyatının en büyük romancıları arasında kendisi. Bu başarıya da ilk romanı olan “ Ruhlar Evi “ ile ulaşması hiç şaşırtıcı değil. Nitekim kitabı okuyunca bunu daha iyi anlıyorsunuz. Kitabın Maryl Streep gibi büyük oyuncularla filmi de çevrildi ama önce romanını okuyun derim.
Kitabı okurken bende bıraktığı tat, Gabriel Garcia Marquez'in 
Yüzyıllık Yalnızlık romanındaki gibi bir tat oldu. Zevk alarak okudum ve bir aile üzerinden hareketle bir ülkenin toplumunu ve siyasetini tüm çıplak gerçekliğiyle ayrımsadım. Evin içinde aileden ölenlerin ruhları ile konuşan Rosa, Clara ve Alba’nın (ailenin üç kuşak kadınları) tanıklığı ile gelişen olaylar Latin Edebiyatında gördüğümüz “büyülü gerçeklik” kurgusu ve üslubuna götürüyor bizi.
İkinci dünya savaşı yıllarında ülkede başlayan kıtlık ve yoksulluk, savaştan sonra dünyaya hızla yayılan komünizm akımı, 68 olayları, sosyalizm akımı, ülkedeki iç savaş , Şili devlet başkanının ( solcu lider) askeri darbeyle indirilmesi, darbeden sonra yaşananlar acı gerçekleriyle ve yazarın mükemmel büyülü üslubu ile bize aktarılmış. Şair Pablo Neruda’nın tarihe geçen cenazesi de unutulmayan tanıklıklar. Kitabı çok beğendim. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
·
1 artı 1'leme
·333 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.