Gönderi

“Nerede bulunur, bilmiyorum ki.” “Ben sana anlatırım.” “Korkuyorum...” “Sen çok cesur bir delikanlısın, evlat.” “Hayır, değilim.” “Buraya kadar geldin.” "Senin sayende...” “Hayır, senin cesaretin sayesinde.” Çocuk ne yanıt vereceğini bilemedi. “Orada, tepede asılı olan İsa’nın tacını gördün mü?” “Evet, üç ucu var.” “Onlar gücü temsil eder evlat. Biri hafızadır, diğeri anlayış, üçüncüsüyse irade.” Çocuk kafasını kaldırıp baktı. Alacakaranlık, duvarın tepesinde duran ikonu sadece gömleğin, ellerin ve tacın gayri ihtiyari se-çilebildiği siyah bir silüet haline getirmişti. İhtiyarın söyledikleri çocuğu büyülemiş, bir an için endişelerinin uçup gitmesine neden olmuştu. “İsa da acı çekmişti.” “Ben artık acı çekmek istemiyorum.” “Öyleyse burada kalıp susuzluktan ölelim. Böylelikle kısa sürede acı çekmekten kurtulursun.”
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.