Gönderi

Çay suyunun bir şeyleri demlemek için kendini hazır hissettiğini ifade eden fokurtusunu duyunca mutfağa gittim. Demliğe bir buçuk yemek kaşığı çay koyup yarısına kadar sıcak su ekledim. Birazdan muhteşem bir kokuya ve lezzete sahip olacak eserimi seyrettim. Dünyadaki en güzel içeceğin bu kadar kolay hazırlanması gerçekten tuhaftı. Yapılışının basitliği ve fiyatının ucuz olması bazılarını dünyanın en güzel içeceğinin başka bir şey olması gerektiğine inandırmıştı. Dünyanın en zengin on iş adamıyla en fakir on işsizinin aynı şeyi içmesi düşünülemezdi. Bu yüzden olsa gerek Endonezya'nın Sumatra adasında Paradoxurus adlı bir memeliye kahve çekirdeklerinin yedirilmesi, çekirdeklerin midede erimeden fermantasyona uğraması, sonra hayvanın dışkı yoluyla bunları atması, sonra Endonezyalı çiftçilerin Paradoxurus'un dışkılarını toplayıp çekirdekleri ayırmaları ve elbette güzelce yıkamalarıyla bir kahve çeşidi elde edilmişti. Sıradan bir insan sıradan bir kahve çekirdeğine göre oldukça maceralı geçmişe sahip çekirdeklerden yapılan bu kahveyi 'Hımm, biraz topraksı bir tadı var, ama içilmeyecek kadar kötü değil' şeklinde tanımlardı. Ama bir fincanı elli sterline satılıyordu, bu yüzden hemen herkes tadının çok çok iyi olduğu konusunda uzlaştı. Ama bu gene de, insanların gizliden gizliye, herhangi bir otoritenin olmadığı ortamlarda dünyanın en güzel içeceğinin hâlâ çay olduğunu fısıldamalarına engel olamadı.
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.