Bergen'le yan yana oturup sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar televizyon seyrediyoruz.
"Televizyona bakalım," diyor.
"Televizyona bakılmaz , televizyon izlenir." "Ne fark eder?" diye soruyor gülerek ...
"Bakılmaz işte, bakılan şey başkadır, izlenen şey ayrı.
Televizyon izlenir, dinlenir, takip edilir. Bakılan şey ise farklıdır; akvaryuma, tavana veya aynaya bakılabilir."
"Ben aynaya bakmam," diyor, "aynalar küs bana."
"Saçmalama, aynalar sana küsmez, sen aynalara küsersın."
Susuyor.
Susuyorum.
Susuyoruz.
Küsüyor bana.