Gönderi

96 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kitabın Bende Oluşturduğu İzlenimler
Yıllar önce İnce Memed'i kana kana içtiğim su gibi iştahla okumuştum. Sıkıntılı bir durum içerisindeydim ve zor şartlarda okunan kitapların verdiği hazzı almıştım. Daha sonra Ağrı Dağı Efsanesi'ni okumuştum. Orada da Kemal Yaşar'ın şiirsel dilini tatmış ve O'nun dilinin efsunlu bir dil olduğunu düşünmüştüm. Şimdi uzun vakit sonra bu kitabı okuyunca aynı şiirsel dili bulmayı beklemiştim. Kitap, beni usul yani biçimsel olarak değil de esas yani konu ve anafikiri yönünden etkiledi. Kitap, plansız programsız sanayileşme atağı yapan Türkiye'nin tarım merkezlerinden Çukurova yöresi ve çevresinin değişimini anlatmakta. Bu değişim hem ekolojik hem de sosyal boyutta ele alınmış. Kitapta çevresel olarak dünyamızın bugün karşı karşıya olduğu korkunç iklim krizinin belki de ülkemizdeki ilk yansımalarını görmek mümkün. Örneğin "o ağaç küsmüş" ve "Şu ovada kutsal hiçbir şey kalmadı ki nar ağacı kalsın." cümleleri Türk insanının doğaya atfettiği kutsallığı ve bu kutsalımızın yıkılışını anlatıyor bence. Bu kitap bir değişimin değil bir inkırazın hikayesi. Şöyle ki terakkiyi ilke edinen bir milletin terakki uğruna çevresel, kültürel ve sosyal olarak inkıraza uğraması ne kadar acı vericidir. Ben bu kitabı okurken bu acıyı ve hüzünü hissettim. Kitaba adını veren Hüyükteki Nar Ağacı, Anadolu insanının geçmiş saflığını ve daha ziyadesiyle umudunu tasvir ediyor bence. Zira dağlılarımız kitap boyunca maceralarına atılmalarının sebebi olan ekmek kavgasından galibiyetle ayrılacaklarına dair sürekli bir umut içerisindedirler. Ancak bu esnada çoktan sarı öküzler traktör tekerlerinin yanında kurban edilmişlerdir. Bu da yeni devrin eskisine galebe çaldığının bir göstergesidir. Ancak kahramanlarımız da diğer tüm emsalleri gelinen noktanın anlamını kavramaktan acizdir. Bu kitapta da gariban Anadolu'daki şahitlik ediyoruz. Sıtmadan eti kemiğinden ayrılan, zayıf, yüzleri uzamış ve tüm cildi pörsümüş Anadolu insanı olan pisliği, ruhunun saflığı, paramparça kıyafetleri ve insanı derin bir üzüntüye salan fakirliği ile karşımızdadır. Yine de kitapta pek çok farklı karaktere yer verilerek insanlarımızın içinde barındırdığı yücelikleri ve aşağılıkları gösteriliyor. Örneğin Bostancı Ahmet fazileti, yol kenarında bizimkilere daha önce yaşamadıkları bir utanç yaşattıran, ki bu utanç tamamen haksız bir utançtır bence, modern giyimli ağa ise kibir, terbiyesizlik ve sonradan görmeliği temsil ediyor şahsımca. Türk Milleti'nin siyasi geleneği olan yeni ve güçlü düzenin eski ve zayıflamış geçmişe, geçmekte olan düzene karşı duyduğu kin ve sevgisizlik, hatırsızlık bu vurucu karşılaşmada çok mikro bir düzeyde karşımıza çıkmaktadır. Bu kitapta bol bol emeğe, geçmişe, eskiye ve güçsüze karşı namkörlük ve sevgisizlik örneği var. Hanım ablanın kırk yıllık çalışanının ben bu kapıda sakalımı ağarttım, bu kapıda belim büküldü diye serzenişlerine aldırmaması bunun bir örneğidir. Burada yine insanın para için ne kadar duygu ve karakterden yoksun olabileceği ustalıkla, hikayenin içine sindirilerek anlatılmış ki bu yazarın hakkını teslim etmemiz gereken bir ustalığıdır. Hülasa edersek bu kitap lise seviyesinde belli bir okuma, entellektüellik çabasına girişmiş ve belli bir muhakeme seviyesine ulaşan kişiler için çok cazip. Ha bu muhakemeye uzak kişiler için de çerez olarak okunup hoş vakit geçirmelerine yetecek bir pastoral roman niteliğindedir. Çok şükür ki okumaktan pişman olmadığım bir kitaptı. Buraya toprak reformundan siyasete, hukuktan devlete ve topluma kadar pek çok kalem dahilinde incelemeler sıralanabilir fakat biraz da zorlama yorumlar çıkarmaktan ve uzatmaktan korkum bu şahsi değerlendirmemi daha fazla devam ettirmeme engel olmaktadır. Kitapla kalınız.
Hüyükteki Nar Ağacı
Hüyükteki Nar AğacıYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20184,689 okunma
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.