bin iki yüz on dokuz nüfuslu küçük bir kasaba. kereste fabrikası dışında hiç bir fonksiyonu olmayan yerde bıçkıcılık dışında bir şey yapmak isteyen isimsiz kahramanımız kan gölüne çevirdiği düğünü anlatıyor. eskisi gibi ve senso ile tanıyıp sevdiğimiz alfred, guillaume gueraud'un romanını uyarlamış. kurgusu ve anlatımıyla şiddeti bol bir film gibi olmuş. taşradaki cehalet döngüsünde boğulan anlatıcının kafesini parçalaması. şiddetine rağmen empati kurulabilecek evrensel bir öykü. ıskalamayın derim.