Gönderi

Tüketici arzu duymaz. Onun tuhaf biçimde “motive edilen” “davranışları” vardır. Reklamın, satış hizmetlerinin ya da toplumsal prestij gereklerinin verdiği telkinlere ya da emirlere itaat eder (gözardı edilemeyecek olan ödeme gücü kaygılarını da ihmal etmemek gerekir). İhtiyaçtan arzuya ve arzudan ihtiyaca geçiş döngüsü sü­ rekli olarak kesintiye uğrar ya da deforme olur. Dışardan gelen bu “emirler”, “motivasyonların” soyut inceliği içinde, somut dağılması ve saçmalığı içinde ifade bulur. Arzular artık gerçek ihtiyaçlara denk düşmez; yapaydırlar. İhtiyaç arzu halini almaz. Süreç karmaşıklaşır ya da bozulur. Ama yine de yok olmaz; doğası tekrar tekrar biliniyor olmasa da, her zaman için hayati olandan toplumsal olana, eksiklik- ten kapasiteye, yoksunluktan yararlanmaya/haz almaya [jouissance] doğru gider. Bununla birlikte, Hegel’in toplumsal yaşamın tözü ve harcı olarak gördüğü “ihtiyaçlar sistemi” tutarlı bir sisteme benze- memektedir. Parçalanmış ya da ayrılmıştır. Guy Debord’un5 eneıjik ifadesiyle, gündelik hayat kelimenin tam anlamıyla “sömürgeleştiril- miştir.” Yeni teknikler ve “tüketim toplumu” adına aşın yabancılaş­ maya, yani derin tatminsizliğe sürüklenir. Oysa bu teknikler başka ve farklı bir gündelik hayatı mümkün kılabilirdi. Diğer yandan, her yerde aynı sonuçlan yaratan bu aynı nedenler toplumsal ihtiyaçlan aynı düzeye çıkartır, “arzulan” müsavileştirir; çok çeşitli olan eski “yaşam tarzlan”nın yerine özdeş olmasa da benzer olan gündelik ha- yadan koyar.
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.