Gönderi

Aslında, diyordum kendi kendime, 'insanı yaratmak hiç de iyi bir düşünce sayıImaz.' Onu toprağa salıp eşelenmeye bırakmakla, göğsünde bir yılan beslemek aynı şey. Dünya dünya olalı, hayvanlar da hep aynı şeyleri yapıyorlardı: Doğuyorlar, çiftleşiyorlar, yavrularını büyütüyorlar, yaşayabilmek için başka türleri yiyorlar, sonra günün birinde ölüp gidiyorlar ve artık yavrularını beslemektense, sırtlanları, kargaları, ölü yiyen bakterileri, toprağı ve üzerinde büyüyen çiçekleri besliyorlardı. Ne bir ayı, ne de bir aslan çevresini tahrip etmeyi düşünmüştür. Oysa, insan, bunu ilk andan başlayarak yaptı. Yeryüzünde iki kişi olmaktansa dört kişi olmayı seçtikleri anda bunu becerdiler. Adem Havva'yi öldürseydi ya da tersi olsaydı, tarih daha başlangıçta bitmiş olurdu. Oysa onlardan sonra Habil ve Kabil doğdu. Ve bir süre sonra Kabil, Habil’i öldürdü, çünkü Habil'in işleri daha yolunda gidiyordu. Habil'in tüylerini fırçaladığı bembeyaz kuzuları vardı ve Kabil buna katlanamıyordu. Bunun üzerine eline bir değnek aldı ve onu yok etti. "Kardeşin nerede?" diye sordu Tanrı az sonra. Kabil, bunu yanıtlayamadı. Heyecanlanmış, gözlerini yere dikmişti. Geniş çöllerde başı boş dolanırken kendini zavallı bir mutsuz gibi hissediyordu. Bir kral ya da imparator kadar önemli olduğunu bilmiyordu. Ondan sonra, insanların hemen hemen tümü onun gibi davranacaklardı. Gerçek prens oydu. Kıskançlık ve öç, ondan sonra, bu dünyanin itici gücü.
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.