En ağırı bir saatlik görüşme süresinin bitiminde birbirimizden ayrılmaktı. Ben
odadan çıkabilirdim de, oğlum tıpkı çocukluğunda olduğu gibi, bir türlü benden
ayrılamaz, gardiyanın uyarısı üzerine kararlı ve erkeksi bir hareketle
sandalyesinden kalksa bile kapıdan çıkamazdı. Kapıda durup bana çaresiz bir
bakışla bakarken, çocukluğunda daha okula başlamadan önce, bakkala, beş
dakikalığına bir koşu gidip gelmemden önceki yalvarmalarını hatırlardım.
“Şimdi, bir dakikada geliyorum” dememe hiç inanmazdı. Kapıda bütün gücüyle
elbisemin eteğine ve koluma yapışır, sanki beni bir daha göremeyecekmiş gibi
“Anne, beni bırakma" diye yalvarır ve beni hiç bırakmazdı.
[Bu kısım ağlattı ]