Gönderi

biraz uzun bir alıntı ama -bence- üzerinde durup düşünülesi bir alıntı
... bütün doktorlar İngiliz değildi. İçlerinde yerliler, Rumlar ve Ermeniler de vardı. Trahoma koğuşunu tedavi eden Ermeni doktorları hakkında hastahanede pek fena şayi'alar deveran ederdi. Bu şayi'aların hakikat olduğu hakkında hiçbir esir terddüt etmemiştir. Bütün beşeriyetin sıhhat ve refahı için uğraşması lazım gelen ve beynelmilel bir meslek olan tababete şahsi kin ve ihtirasların karıştırılması ne sorunluydu. Derlerdi ki, bu doktorlar trahom illetine yakalanmış, gözlerinden muztarib olan hastayı ameliyat masasının üzerine yatırdıktan sonra sorarlarmış: -Ey bakalım, kaç tane Ermeni kestin? Bu tarz-ı hitabedeki fecaati anlarsınız. Türk'ü bütün Avrupa ve Amerika nazarında Ermeni katili diye tanıtan ve propaganda lisanı burada Türk'e bilhassa onun defter-i hayatına kahramanlıktan başka hiçbir şey kazınmamış olan bir ferdine böyle hitab etmek -Eee, artık elimizdesin, senden intikam alacağız! demekti. Hasta aciz ve zebun vaziyette duran bir adama doktorun böyle hitab edebilmesi için ne kadara kalpsiz olması lazım gelirdi. mamafih bu hitab karşısında neferlerin kanaatinin sarsılmadığına kaniim. Zira bir gün orada bir muhabbetlerini dinlediğim iki nefer bu meseleden bahsettikten sonra diyorlardı ki: -Ne yapalım, zamandır. Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olur. Bir lüzum-u sıhhi olsun olmasın sırf bu kin ve garez saikasıyla gözleri çıkarılmış neferlerden birçoğu memleketlerine dönmüş ve kendilerine boynumuzun borcu olan himaye ve muavenetten mahrum olarak memleketlerine dönmüşlerdi. Bu hadise Abbasiye Hastahanesi'nin hatta yalnız oranın değil, bütün esaret aleminin üzerinde hıyanet ve cinayet çehressi taşıyan bir vakasıdır. Bunu yeniden yeniye birtakım nefretler, kinler körüklemek arzusuyla değil, maalesef vaki' olmuş bir faciayı tespit etmek için yazıyorum. Daima vakur, sabur ve mütehammil olan Türk'ün bunları aklında tutmak ve unutmamak borcudur.
·
162 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.