Gönderi

544 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
‘İki şehir kaybettim, iki güzel şehir. Topraklarım vardı uçsuz bucaksız, iki nehrim, varlığım koca bir kıtaydı. Arıyorum hepsini. Ama bir felaket sayılmaz kaybolmaları.’ . Elizabet Bishop’ın One Art adlı şiirinden bu dizeler sizi tam da Alice Zeniter’in kaybedilenleri anlattığı eserine götürüyor. 1962 yılında Cezayir’den Fransa’ya göç eden bir ailenin dününe, bugününe ve muhtemel yarınına. 1830’da başlıyor hikaye, Fransa’nın Cezayir’e gelişiyle, ve onlarca yıl sürüyor. . Göç, azınlıklar, aidiyet ve köksüzlük gibi büyük büyük başlıkların her birine ustalıkla değiniyor Zeniter, hatta yan başlıklar da açıyor her karakteriyle: Yema’yla kadınlığı düşünüyoruz, Ali ile gururu, Hamid ile unutmanın dayanılmaz ağırlığını. Ve Zeniter iki ülkenin arasındaki uzun geçmişi anlatırken kendi topraklarında hain olarak adlandırılan (harki) bir aileyi anlatmayı seçiyor. Bu seçim, anlatılan her şeyin iki tarafını da dinlememiz için bir şans oluyor. Kimseye tam anlamıyla kızamıyoruz. Cezayir’de hain, Fransa’da Cezayirli olan o aileyi ilmek ilmek oluşturuyoruz zihnimizde. Engin zeytin bahçelerinden dört duvar bir fabrikanın çarklarına dalıp gitmenin nasıl olacağını düşünüyoruz, kendi anne babasının dilini konuşamamanın ne demek olabiliceğini de… Kurgusuyla, her bir karaktere hak verebileceğim yansızlığıyla, savaşların-işgallerin acımasız soğukluğunu iliklerime kadar hissetmemi sağlayışıyla çok sevdim Kaybetme Sanatı’nı. Dilerim herkes okusun, dilerim kitaptaki her bir duyguyu sadece izlemeyi değil anlayabilmemize de aracı olsun. . Şirin Erkan Leitao enfes çevirisiyle~
Kaybetme Sanatı
Kaybetme SanatıAlice Zeniter · Livera Yayınevi · 2022102 okunma
·
627 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.