Gönderi

Dürer’in 1511 tarihinde yaptığı Acılı Adam ve Passion tahta oymalarında, bu kez de alışılagelmişin ötesinde bir İsa görülür. Dürer’in bu yapıtlarında İsa, dinsel söylencelerde anlatıldığı gibi, kendisine güvenli, yaptığı işten emin, haçını onurla taşımış bir insan konumunda değildir. Tersine İsa burada, Eyüp’te olduğu gibi, bedensel ve ruhsal acılar içinde kıvranmaktadır. İsa, melankolik yüz ifadesi içinde, dünyayı fırlatılıp atılmıştığın, tüm olup bitenlerin, varoluşun saçmalığını gören ve acı çeken sıradan bir insan, bizlerden biridir. İsa’nın dikenli tellerden yapılmış tacı ile başı bir yana düşmüş, acılar içinde, şaşkın, çaresiz, öfkeli ve isyankardır. Kendisine uygulanan bu anlamsız cezayı anlayamamıştır. Tam bir bedensel ve ruhsal tükenmişlik içindedir. Konuşacak kadar olsun gücü kalmamıştır. En acısı ve anlamsızı, İsa’yı bu konuma onun en yakınının getirmesidir. Peki ama neden? Tanrı babası, neden ona bu işkenceleri yapmıştır? Yoksa (temel bir metafor olarak) insan gerçekten de babasız bir toplumda (Freud) mı yaşamaktadır? Ya da İsa için bile olsa, tanrı gerçekten yok mudur?
Sayfa 205 - okuyanusKitabı okudu
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.