Gönderi

Süvariler tam hizamıza geldikleri zaman kulağımın dibinde çılgın bir alkış tufanı koptu. Bu ses bana bütün dehşetiyle dinlediğim top seslerinden, bomba tarrâkalarından daha feci' geldi. Daha beş gün evvel bir Türk şehri olan Şam o gün kendisini fetheden düşman askerlerini bir halâskâr gibi alkışlıyordu. Belki oradaki halk bu alkış tufanını millî bir borç ödüyoruz vehmiyle yapıyorlardı. Fakat bunda nankörlük ifâdesi sezdim. Zayıf vücudum, bozulmuş asâbım buna tahammül edemedi. Yol kenarındaki çınar ağaçlarından birine dayandım. Gözümden iki damla yaş yuvarlandı. Uğrunda birçok vatandaş kanı dökülmüş şu toprakların elden çıkışına karşı döktüğüm bu yaşlar, dünyada en beliğ, fakat feci' gözyaşlarıydı. Ben gözlerimi yanımdakilerden saklamak için kabalağımı büsbütün yüzümün üzerine çekmeye uğraşırken hep o alkış tufanı, kısa fâsılalarla birer hastalık nöbeti gibi nüksediyordu.
Sayfa 39 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
·
184 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.