Uyandığım zaman, günün ilk ışıkları odanın içine yayılmıştı ve telefon hâlâ çalıyordu... Açtım;
yeryüzünün en tatlı sesi:
— Hello mister Mayk, diye konuştu. Hatırladınız mı beni?...
— Seni unutmağa imkân var mı?...diye sırıttım. Seni bir gören, ömrünün sonuna kadar unutamaz...
Ne var ne yok bebek?...
— İyilik Mayk... diye tatlı tatlı konuştu Cecilia; neler yaptınız bakalım dünden beri?
— Bazı ufak tefek işler gördüm, ehemmiyetsiz şeyler...
— Ya bu akşam Mayk?...
— Bu akşam, emrinize amadeyim güzelim... Zaten söz verdim sana... Kaçta buluşuruz Cecilia!...
— Kaçta mı?...Dur bakayım Mayk, saat 20 iyi mi?...
— İyi ya... Tam 20'de şu halde... Nerede buluşuyoruz?...
— 42'nci sokakta sakin bir yer biliyorum... Orada buluşalım; "The Cabin.." de. Saat tam 20'de
bekleyeceğim seni... Tamam mı?...
— Tamam Mayk... Saat 20'de o halde...