Gönderi

The Legend of 1900
Tüm bu şehir, sonunu göremiyorsun. Son, lütfen, lütfen bana onun sonu nerede gösterir misin.? Beni durduran gördüklerim değildi, görmediklerimdi. Bu koca şehirde bir sondan başka her şey vardı. Ama bir sonu yoktu. Görmediğim şey ise, bütün her şeyin nerede son bulduğuydu. Dünyanın sonu… Piyanoyu ele alalım. Tuşlar başlar, tuşlar biter. Bilirsin ki onlardan seksen sekiz tane vardır. Hiçbiri sana farklı bir şey söylemez. Onlar sınırsız değildir. Sınırsız olan sensindir. Ve bu seksen sekiz tuş üzerinde yapabildiğin müzik sınırsızdır. Ben bundan hoşlanıyorum. Bununla yaşayabilirim. Beni geminin iskelesine getiriyorsun ve önüme milyonlarca ama milyonlarca tuşu olan bir piyanoyu itiyorsun. Bu piyanonun tuşları sınırsız. Ama eğer sınırsız sayıda tuşu varsa o zaman o piyanoda çalabileceğin hiç bir müzik yoktur. Yanlışın var dostum. Bu tanrının piyanosu. Caddeleri görmüyor musun, orada binlerce cadde vardı. Nasıl yapıyorsunuz? Yalnızca birini nasıl seçiyorsunuz? Bir tek ev, kendinin diyebileceğin bir toprak parçası ve seyredebileceğin bir tek manzara… Ölmek için bir tek yol..! Bütün bu dünya nerede biteceğini bilmeden üzerine yükleniyor. Nerede sona ereceğini bile bilmiyorsun. Yalnızca bunu düşünerek parçalanacağından hiç korkmadın mı? Onun içinde yaşamanın muazzamlığını. Ben gemide doğdum. Ve Dünya benim yanımdan gelip geçti. Ama her seferinde iki bin kişi. Ve burada arzular vardı. Ama asla geminin pruvası ile kıçı arasına sığabileceğinden daha fazlası değil. Mutluluğunu sınırsız olmayan bir piyano çalarak yaşarsın. Ben bu şekilde yaşamayı öğrendim. Kara, kara benim için fazla büyük bir gemi. Çok güzel bir kadın, çok uzun bir yolculuk, çok yoğun bir parfüm. Onun müziğini nasıl yapacağımı bilmiyorum. Bu gemiden ayrılamam ben. En iyisi yaşamıma burada nokta koymak. Hem ben, hiç kimse için var olmadım.
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.