Benim çirkef ve ruhsuz mesajıma verilebilecek en tatlı mesajdı. Sezai Karakoç'un 'köşe' şiirinden alıntı yapmıştı. Bu şiiri severdim.
'Konuştun güneşi hatırlıyordum.
Gariptin yepyeni bir sesin vardı.
Bu ses öyle benim öyle yabancı,
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz kardı'
Sezai Karakoç'u çok severdim. Karşılık olarak sadece gülücük attım. Şiiri biliyordum. Devam edecek mi diye cevap olarak sadece gülücük attım. Beklediğim cevap geldi. Şiirin başka bir dizesi:
"Ve güldün rengârenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı.'
Mesajı gülümser halde okurken Esin'in bağırmasıyla yerimden sıçradım.
"Oh! Bize çemkir, kaldır! Kendin otur mesajlaş, gül!"
Kahkaha attım. "Yavuz bana şiir yazmış, yani Sezai Karakoç'un şiirini yazmış da ona güldüm. Biliyorsun kitapları, şiirleri severim."
"Bir de Yavuz'u seversin!" diye bağırdı Betül içerden kafasını çıkarmadan.