Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

92 syf.
·
Puan vermedi
·
28 saatte okudu
Böyle bir kitaba nasıl yorum yapılır, nereden başlanır ki? Günlerdir okuduklarımı sindirmeye, kafamda bir yerlere oturtmaya çalışıyorum olmuyor. Aklımın almadığı şeyler var. Çok küçükken babasının tacizine uğrayan bir kız çocuğunun psikolojisini anlamaya çalışmak mesela. Hiç kolay değil. Ya da 5 yaşındayken kendi düğününde uyuyakaldığı için amcasının omzunda kocasının evine taşınan çocuğun psikolojisini anlayamayacağım gibi. Dedesi ve nenesi tarafından büyütülmüş olan şu çocuktan bahsediyorum, 5 yaşında olan. En çok dedesi tarafından sevilirmiş. Öyle ya çok iyi bir damat bulmuş dedesi de. (National Geographic Haziran 2011 Sayısı) Başka nasıl göstersin ki sevgisini? Valerie'nin dedesi gibi itaatsizlik etti diye kırbaçlasın mı yani? Nereden nereye atlıyorum. Olmamış, yine toparlayamamışım kafamı. Hepsi birbirine giriyor. Erkekler tarafından, özellikle de en yakınları tarafından zulüm görmüş tüm kadınlar birleşip üstüme geliyorlar. Birini diğerinden ayıramıyorum. Küçücük bir çocuktum; komşumuzun, kocası tarafından bıçaklanıp öldürüldüğü noktadaki kurumuş kan lekelerini yıkamayan çalışan annemi izlerken. Nasıl kazınmış beynime. Ben sadece kan lekelerini gördüm, bir de son nefesindeki seslerini duydum. Bende bıraktığı iz silinmez. Peki ya bütün bunları yaşayanlar? Bir katil ile empati kurabilir miyiz? Ayraç Dergi Sayı 89/Mart 2017'de Gökhan Özcan yazıyor: "Kieslowski'nin Öldürme Üzerine Kısa Bir Film'ini hatırlatmama müsaade edin. Sebepsiz yere birini öldüren Jacek'in asılmadan önceki sarsıcı iniltileri ve haykırışları, bizi o çok insani yerimizden vururken, onulmaz bir çelişkiyi de açık eder: Jacek'i anlayabilir miyiz? Onu anlamamız, onunla empatik olabilmemiz, onun yaptığı katliama hak vermek anlamına mı gelir? Eğer öyleyse, Jacek ile empatik olmak vicdani anlamda, doğru değildir. Ama empati de doğru değilse doğru olan nedir?" Doğru olan nedir sahiden? Küçük bir kız çocuğu iken en güvendiğin, tüm dünya üstüne gelse gözünü kırpmadan koşup sığınacağın kişinin istismarına uğramış, sonra çevresindeki diğer 'yakınları' tarafından farklı şekillerde şiddete maruz kalmış (şiddet de istismardır!), evden kaçmış ve daha 15 yaşında iken bir de hamile kalmış bir kadından bahsedeceğiz. Hayatı boyunca yaşayacağı travmaların başlangıcıdır bunlar. Devamı da geliyor elbette. Onu anlayabilmemiz elbette mümkün değil. Empati kurabilir miyiz? Bilemiyorum. O nefret dolu söylemlere katılıyor muyum? Mutlu bir ailede büyümüş, mutlu bir çocuk olarak baktığım sürece olaya; hayır katılmıyorum. Benim gözümde babam hâlâ en süper kahramanım. Ama bu demek değil ki herkes baba olabiliyor. Nasıl doğurmak ile anne olunmuyor ise baba olmak da kolay değil. Üstelik öyle bir çağda yaşıyoruz ki çıkan fetvalara bile yorum yapamaz hale geldik. Bu yüzdendir "bilinçlenmemiz lazım!!!" diye çırpınışlarım. Ayşe Arman, babası tarafından tecavüze uğramış bir kız ve annesi ile röportaj yapmıştı. Bir süre önce okumuştum ama annenin kurduğu şu cümleler asla çıkmaz aklımdan: "Nişanlıyken bana da tecavüz etmişti. Utancımdan kimseye söyleyememiş ve evlenmek zorunda kalmıştım. Beni sevdiğine bu yüzden böyle davrandığına inandırmaya çalıştım kendimi. Kızımıza olan sevgisini de fark ediyor ama toz konduramıyordum. Böyle olacağını düşünmemiştim." Acının acısının da acısı değil mi? Yüreğini yakmıyor mu insanın? İstismar ile sevgiyi birbirine karıştırmamak gerekiyor. Sevgi bu değil! Asla değil.. Ah, çok yolumuz var! Çocuklarımıza öğreteceğimiz çok şey var! --Buradan sonra kitaptan alıntılar içerir fakat sürpriz bozacağını, okuma tadını kaçıracağını sanmıyorum. Yine de bilginize.-- Gelelim manifestoya. Okuduğum en nefret içerikli metin olduğunu söylememe gerek var mı, bilmiyorum. Kitabı okurken yanımda bulunan bir arkadaşıma bir paragrafı okuttum da bir türlü kendisinden bahsettiğine inanmak istemedi. "Bizden, erkeklerden mi bahsediyor şimdi bu?" diye sordu. Valerie'ye göre eriller tamamlanamamış bir X kromozumundan dolayı yanlışlıkla ortaya çıkmış bir tür. Bu da her daim dişilere benzemeye çalışmalarıyla sonuçlanmış bir evrime yol açmış. "Tamamen benmerkezci, ilişkilenmekten, empati kurmaktan ya da özdeşlemekten âciz olup engin, istilacı ve yaygın bir cinsellikle dolmuş olan eril, fiziksel olarak edilgendir. Kendi edilgenliğinden nefret eder, bu yüzden de bunu kadınlara yansıtır ve erili etkin olarak tarif eder, sonra o olduğunu ispatlamaya (bir Erkek olduğunu ispatlamaya) koyulur." diyor sayfa 25'te. Tüm kitabı da bu tezi kanıtlamak üzerine kurguluyor aslında. Tamamen bir savunma mekanizması yarattığını düşündürüyor bu da bana. Haklı olduğu noktalar olsa da tamamen dayanaksız bilgiler üzerinde ısrarla durduğu da oluyor. Fakat genel anlamda düşündürüyor. Bol bol ironi yapıyor. Ne olursa olsun haklı aslında diye düşündüğünüz noktalar veriyor size. "Erkek, dişinin bireyselliğinin pekala farkındadır" diyor Valerie sayfa 40'ta. Benim ısrarla bunu kabullenmemiz lazım çığlıklarımı duymuş gibi. "ama bunu algılayamaz ve bununla kendini ilintilendirmekten ve duygusal olarak bunu kavramaktan acizdir: bu onu korkutur,sıkar ve kıskançlıkla doldurur. O yüzden bunu reddeder, herkesi işlevi ve kullanımıyla tanımlamaya devam eder, tabii bu arada kendisine en önemli işlevleri -doktor,başkan,biliim insanı- seçmeyi de ihmal etmez, böylece kendisine bir bireysellik değilse bile bir kimlik sağlamış olur, böylece kendini ve kadınları (en çok kadınları ikna etmekte başarılı olur) dişilerin işlevlerinin çocuk doğurup yetiştirmek, eril egoyu pohpohlamak, rahatlatmak ve gevşetmek olduğuna inandırmaya çalışır; yani öyle ki dişi, başka herhangi bir dişi ile yer değiştirebilir. Ama gerçeklikte, dişinin işlevi, ilişki kurmak, sevmek, haz almak ve kendisi olmaktır ve başka kimsenin bunun yerini tutması mümkün değildir." diye de devam ediyor ve "Tanrım, ne kadar haklısın Valerie! Ne kadar haklısın" diye bağırası geliyor insanın. Ayrıca yine devamında söylediği şu sözleri zihinlere kazımak şart oluyor: "Gerçeklikte dişinin işlevi keşfetmek, bulmak, sorunları çözmek, espri patlatmak, müzik üretmek ve bunların hepsini de aşkla yapmaktır. Diğer bir deyişle dişinin işlevi bir sihir dünyası yaratmaktır." İşte böyle nefret dolu söylemlerin yanında oldukça güzel felsefik yaklaşımları da olan Valerie'nin zihninde bize yol gösterecek çok daha önemli şeyler olduğuna eminim fakat ölümünden sonra tüm özel eşyaları yakıldığı için yazdığı onca şeyden çok azı günümüze gelebilmiş. Çevirmen Ayşe Düzkan bana kalırsa kitabın anlaşılabilirliğini ve değerini kat kat arttıran önsözde "Yazdıklarını okumak, Valerie'nin bu kadınlara nasıl haklı bir güç ve ilham verdiğini ortaya koyuyor çünkü Valerie kadınların en az bildiği şeyi yapmış, öfkelenmiş, bunu öğrenmeye ne çok ihtiyacımız var; kendimizden utanmadan, öfkemizi karşılayacaklardan korkmadan, çıplak, derin ve ateşli bir öfkeyle sarsılmak, bizi ve başkalarını incitenlere karşı sadece sabırla değil öfkeyle de karşı durmak." diyor ve ben de önünde saygıyla eğiliyorum.
Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu
Erkek Doğrama Cemiyeti ManifestosuValerie Solanas · Sel Yayıncılık · 20181,183 okunma
··1 alıntı·
910 görüntüleme
Mehmet S. okurunun profil resmi
Efendim bir kitabı okumadan önce yazarla alakalı araştırma yapmak bu yüzden önemli. Yazarin hayatını, dusunce yapısını bilmeden bu kitabın ismini gördüğümde "Feminazi"lerden biri olduğunu düşünmüştüm ancak yazar hakkında bilgi edindikçe kitabın ismi normallesti gözümde. Yazarın yaşadıkları cidden kolay şeyler değil. Anlıyorum dersem yalan söylemiş olurum. Kitabın ismine hâlâ olumlu bakamam ama yazara "Niye böyle bir isim koydu?" tarzında bir eleştiride bulunamam.
Meltek okurunun profil resmi
İçinde şiddet içeren hiçbir şeye hoşgörülü yaklaşamıyorum maalesef ama dediğiniz gibi yargılayamıyorum da. Ne kötü bir çelişki değil mi?
1 sonraki yanıtı göster
Samet Ö. okurunun profil resmi
Öncelikle inceleme için teşekkürler. İster kadın ister erkek olalım, nefret olmadan da kendimizi yaratabileceğimizi bir türlü anlayamıyoruz. Bu belli bir cinsiyetin değil insan denen meçhulün genel sorunudur zannımca. Bu yüzden ortaçağda kadının insan olmadığını söyleyen kilise sözcüleri gözümde neyse kadın olmanın ancak erkeklere nefret duyarak, onların zayıf, aciz olduğunu düşünerek yaratılabileceğine inanan sözümona feminaziler de (anlattıklarınıza bakılırsa bu kitapta da bunu görüyoruz) benim gözümde aynı derecede aşağılıktır. Biz kadın-erkek birlikte varolduk, birlikte evrimleştik, birlikte olmaya da devam edeceğiz. Kimin kimden üstün olduğunu düşünmek aşağılık kompleksinden başka bir şey değildir. Saygı duymayı öğrenene kadar da birbirimizi yemeyi bırakıp bir şeyler ortaya koyma derecesine gelemeyeceğiz. O yüzden belirtmek istiyorum, biraz daha saygı, biraz daha hoşgörü. Birbirimizi 'doğramadan' daha iyiyiz. Saygılar.
Meltek okurunun profil resmi
Kesinlikle katılıyorum sözlerinize. Engin Gençtan İnsan Olmak isimli kitabının Değersizlik Duygusu bölümünde öyle güzel anlatıyor ki bu meseleyi herkes okusun isterim. Keşke kadın-erkek ayrımı diye bir terim bile olmasa. Hatta ayrım diye bir terim olmasa. Hani bir aralar internette dolaşan bir fotoğraf vardı; sarışın bir çocuk siyahî bir arkadaşının saç modelinin aynısını yaptırıyor ve böylece öğretmenlerinin onları birbirinden ayıramayacağını düşünüp şaşırtmak istiyor. Tüm dünyaya bu saf düşünce egemen olsun istiyorum. Tüm insanların kalbi bu saflıkla dolsun. Ama mümkün görünmüyor. Üstelik sadece kadınlar için de değil, istismara uğrayan ve sırf bu yüzden "güçlü erkek" olmaya çalışan erkek kardeşlerimiz de var. Buna da yalnızca şiddet kullanarak ulaşabileceğini sanıyorlar üstelik. Tüm insanlar adına konuşmalıyız. Konuşamayan tüm insanlar adına.
Bu yorum görüntülenemiyor
Hatice okurunun profil resmi
çocukluktan beri sürekli pompalanan çizgi filmlerde dizilerde filmlerde müziklerde ve kliplerde vs 25. karelerle bilinçaltına işleyen onca şeyle bu ayarların bozulması çok da garip değil aslında.. VAHİM!!! hayata olumlu katkıda bulunsun bulunmasın bi derdi uçkuru olan ve bunu sadece X kromozomuna indirgeyen mantık ilginç gerçekten.. gerçeklik payı vardır belki ama iradesi felç ve insan olmak edep ve terbiye kaygılarından uzak yetiştirilen nesillerrin ki çoğuna insan bile hatta hayvan bile denilemez VAHİMM!!! sonuçları..
Maysa okurunun profil resmi
Kötülüğün ne cinsiyeti nede dini yok hayata baktığımızda bunu çok net görüyoruz
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.