Birkaç gün evvel Gündüz Vassaf'ın Cehenneme Övgü kitabını bitirdim. Kitapta Homo Sapiens Blues adlı bölümün sonunda 2001: A Space Odyssey filmine bir atıf vardı.
Bahsettiğim bölümde insanların, ister yaradılışa inansınlar ister Darwinizm'e, hep en üst konuma insanları yerleştirdikleri anlatılıyordu. Yani dine inanan biri için zaten İnsan en yüce varlıktır ve kainattaki her şey de onun için yaratılmıştır ama asıl ilginç olan kısım bilimi mesken tutanların da "en üstün varlık olma" konusunda aynı yanılgıya düşmesi. Evrimin en tepesindeki, en gelişmiş ürünü olarak kendimizi görüyoruz. Bu kanıya da temelde vücuda oranla beyin ağırlığımız diğer türlerden daha fazla diye varıyoruz.
23 sayfa boyunca anlatılıp eleştirilen bir meseleydi. Çok iyi özetleyemedim sanırım ama umarım anlaşılmıştır.
Başta söylediğim atfın geçtiği paragrafı olduğu gibi alıntılıyorum: "Bilimkurguda bile insanın "yüceliğini" uzayın gizemine egemen kılıyoruz. 2001: A Space Odyssey, Solaris ya da Close Encounters of The Third Kind gibi filmler, insanın kibrini kırabilecek, onu homo sapiens merkezciliğinden uzaklaştırabilecek yeni kapılar açabilirdi."
Filmi izlerken (kitabı okumadım henüz bu arada) en dikkatimi çeken ve aklımda kalan kısım, bu alıntının etkisiyle de sanırım, yapay zeka olan HAL'in insanları nasıl oyuna getirebildiği oldu. Yani kendimizi o kadar üstün, güç sahibi, zirvede görüyoruz, gerçekten de uçaklar, gemiler icat ettik, yırtıcıları avlamayı öğrendik ama kendi elimizle yarattığımız bir makineye bile yenilebiliyoruz hala.