Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

832 syf.
7/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Aile Her Şeydir!
Bu kitapla ilgili anlatılabilecek pek fazla bir şeyim yok. Zaten kitabı sevdim mi sevmedim mi hala emin değilim. Yine de bahsetmeden bırakmak içime sinmedi. Yaz diye tutturan iç sesimi dinleyip içimi dökmek istedim. Bu bir inceleme sayılmayabilir bu yüzden. (İnceleme neydi, inceleme emekti. :P) Kitabın kapağındaki "Bir Ailenin Çöküşü" alt başlığı nedense bana daha farklı bir çöküş düşündürmüştü, bu bağlamda biraz aradığımı bulamadım. (İçindeki Yeşilçam'a dur diyemeyenler beğensin.) Kitaba başlayıp son sayfaya varana dek zaman zaman
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık Yalnızlık
kitabını anımsadım. Buddenbrooklar ile ortak yönü bir ailenin 4 kuşağından bahsediyor olması, bir de belki ailenin ahlaki bakımdan çöküş, yozlaşma yaşaması söylenebilir ortak nokta olarak. İki kitapta da çok fazla karakter var; doğanlar, ölenler, yolları kesişenler, yollarını ayıranlar gibi benzer yönleri de var. Çok benzerlik olmasa da bahsettiğim yönleriyle bağ kurdum ikisi arasında. Gerçi şahsi düşüncem Marquez, Mann'a göre çok daha güzel işlemişti kuşaktan kuşağa geçişi. Biliyorum kitapları birbiriyle kıyaslamak çok doğru değil ama kıyaslama yapmamalıyım diye aklımdan geçirdiğimde de aklıma
Gülün Adı
Gülün Adı
'ndaki hoş bir paragraf geliyor. #24215248 Bir de aklımda kalan Orhan Pamuk'un kitaplarından birinde geçiyordu diye düşündüğüm ama tam hatırlayamadığım, kaynak da bulamadığım, bir kitabı anlamak için başka kitaplar okumak gibi bir söz vardı. Tüm kitaplar diğer kitapların referansıdır aslında gibi bir sözdü. Öyleyse kıyas yapmak, bir kitabı okurken bir başkasını anımsamak çok da yanlış değildir belki. .) Kitabı okurken anımsadığım bir diğer kitap ise
Kayıp Zamanın İzinde
Kayıp Zamanın İzinde
. Gerçi ben bu serinin sadece ilk iki kitabını okudum ama yine çok alakasız bir bağ olmasına rağmen, bağ benim kime ne. :) Burjuva hayatını uzun uzun tasvirlerle, eşyayı detaylandıra detaylandıra anlatma bakımından kurdum bağı. Başta biraz eyvah oldum, çünkü Proust'u yeni bitirmiştim ve eşya tasviri kusmak üzereydim. Neyse ki korktuğum gibi olmadı. Kitap 832 sayfa, böyle bir kerede 800! deyince ufak çaplı bir kalp spazmı geçirir gibi oluyor insan ama çok yumuşak bir anlatımı var, satırlar akıp gidiyor bir bakmışsınız 50 sayfa bitmiş bile. Bu yönden okuması rahattı. Kitap bir ailenin fertlerinin, çocuklarının, torunlarının doğumdan ölüme kadar yaşadıkları anlatılır. Ailenin oluşumundan, ailenin soyunun bitmesine kadar geçen 45 yıllık bir süreçten bahsedilir. Bu anlatım türüne de Alman edebiyatına "bildungsroman" deniliyormuş. Romanda aile/şirket bir arada düşünülür ve alınan her karar ailenin toplum içindeki görüntüsüne, itibarına ayrıca da şirketin yararına, varlığını sürdürebilmesine dayalıdır. Bireyler bireysel isteklerini arka plana itmek zorundadırlar. Ailenin ve şirketin geleceği her şeyden daha önemlidir, her durumda önceliklidir. Kitapta net bir ana karakter olmasa da kitabın ana karakteri Thomas Buddenbrook gibi gözükür. Çünkü hem ailenin hem şirketin başında olan kişi Tom'dur ve büyük kararlar alınırken (ailedeki herhangi birisinin evliliği, boşanması, mirastan pay alınması gibi) mutlaka onun da fikri alınır. Her çocuğun ve hatta torunun yaşadıkları kısım kısım anlatılır. Bu anlatımlar her zaman detaylı verilmez ama bir cümle de olsa bahsi geçer. Kitabın başlangıcından neredeyse son iki-üç kısmına kadar ailenin ve tabii ki şirketin yükselişini, ufaktan toplumsal olayların bahsini ve bunların bireyler üzerinde meydana getirdiği etkileşimi okuruz. Ama yazar bunu neredeyse hissettirmeden yapmış, çok sessiz sedasız arka planda belli belirsiz bir geçiş... Son bölümlerde ise şirketin ve ailenin değer kaybetmesi, bezginlik -bıkkınlık ve geçmişten bugüne kendi yaşantısını sorgulama hali verilir. Tüm bunları heyecanlı heyecanlı, gümbür gümbür okuyacağınızı düşünmeyin ama çok çok durağan ilerliyor. Neredeyse hiç bir şey olmuyor gibi hissediyoruz, bir nevi yaşamın doğal akışı gibi yazmış yazar kitabı. Duygulardan çok az bahsedilmiş, kişilerin iç konuşmalarından çok tanrısal bakış açısının gözlemlerini aktarması şeklinde ilerliyor kitap. Örneğin 1850 yılında büyük bir olay patlak vermeseydi diyor arkasından bomba etkisi yaratacak bir olay bekliyoruz ama okuduğumuz kızın boşanıp evine dönmesi gibi dünya açısından küçük, aile ve burjuva çevresi için büyük bir olaydır. Hatta bazı yerlerde çok fazla tekrara düşülmüş ama bu bilinçli mi yapılmış, bahsedildiği mi unutup yazılmış bilmiyorum. Dediğim gibi bir çöküş var belki ama çöküşü ballandıra ballandıra anlatmamış yazar, çöküşün farkında bile olmuyoruz desem yeridir hatta. Ailenin ve tabi romanın geçtiği dönemin garip, ailevi değerlere saygılı olalım ahlak anlayışına gıcık oldum. Tony ve annesi Konsül Buddenbrook'un ağızlarından düşürmediği bir söylem olan, her yaptıkları salaklıktan sonra Tanrı'nın isteği böyleymiş tutumlarına ayrı bir gıcık oldum. Para kokusu aldım da böyle bir şey yaptım demiyor da gelip gidip "Bu olanlar çok kötü ama Tanrı'nın buyruğu bu yönde, ona karşı çıkamayız." gibi bir bahaneye sığınıyorlar. Aşırı tutucu bir tavırları vardı ama kendi çıkarları doğrultusunda ikiyüzlü bir tutuculuk. Kitabı dediğim gibi çok çarpıcı, çok güzel gibi gibi tanımlayamıyorum; fakat sonu yine de hüzünlü geldi, hissetmiştim de aslında böyle olacağını ama belki de en fazla detayı verdiği kısım son kısımda Hanno üzerine yazdığı kısım olduğu için üzdü beni. Ya da karakterin çok hisli, melankolik olmasından dolayı üzüldüm. İşte Buddenbrook hanesi de doğdu, büyüdü, yaşlandı ve öldü. Kendi içlerinde bir takım sevinçler ve aksilikler oldu ama ailenin dışındakiler için çok önemli olmayan olayları okumak heyecan verir mi bilmiyorum. Almanlar bu kitap yüzünden Mann'ı hiç affetmemiş de bilmem neler de gıybete hiç değinmeyeceğim çünkü nesini affetmemişler neden affetmemişler bilemiyorum. Gerçi yazar kitabı 26 yaşında yazmış.(Bazı rivayetler 25 olduğunu söyler.) Gençliğine verip affetsinler onca yıl geçmiş üzerinden artık neyin kini. :P Kitabı #31684193 etkinliği öncesi
Cevdet Bey ve Oğulları
Cevdet Bey ve Oğulları
kitabına ön hazırlık olsun diye okudum. Orhan Pamuk'un
Cevdet Bey ve Oğulları
Cevdet Bey ve Oğulları
kitabı Buddenbrooklar'ın yeniden yazımı olduğu için ne kadarı benzer, neresi farklı görmek istedim okurken. Umarım Pamuk Mann'dan daha büyüleyici bir dil kullanmıştır, Cevdet Bey'in okuması daha keyifli bir kitap olacağına inanıyorum. (Çünkü lütfen öyle olsun.) Okuyun diyemem, epeyce bahsettiğim gibi okunması çok keyif veren kitaplardan değil. Okumayın da diyemiyorum değişik bir havası da yok değildi kitabın.
Metin T.
Metin T.
abinin güzel bir sözü vardır, yazarı kitaplarını okumadan nasıl tanıyacağız der, okuyacağız ki bize yol göstersin yazı der. Bunu da öyle görün, yazarı tanımak adına, değişik bir aileyle tanışmak adına ve Cevdet Bey ve Oğulları ile arasındaki bağı anlamak adına, bu kadar bahsi geçen klasik bir kitap hakkında fikir sahibi olmak adına okuyun. Bundan farklı bir beklenti içine girerseniz kitap sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Ayrıca okuma serüveni boyunca bana eşlik eden, spoiler yiyiyorum diye iki taraflı çemkiren https://1000kitap.com/meleenk ve
Neslihan
Neslihan
, Almanlar Mann'ı affetmemiş ama siz beni affedin. :)) Herkese iyi okumalar dilerim.
Buddenbrooklar
BuddenbrooklarThomas Mann · Can Yayınları · 20151,460 okunma
··
821 görüntüleme
Ayşe* okurunun profil resmi
Kitaba aynı anda başladık gerçi ben henüz bitirmiş değilim ama aynı duygular içindeyim hoş ben Thomas Mann’in akıcı dilini, sosyete yaşantısı tasvirlerini, o döneme ait Alman kültürüyle alakalı kısımları eğlenerek okuyorum. Almanların bu kitabı topa tutmasının sebebi muhtemelen Kuzey Almanya’yı daha burjuva, güneyi daha barbar daha rahat tanımlamış olması olabilir. Uzun yıllar Almanya’da yaşamış bir büyüğüme bunu sorduğumda kuzeydeki Almanlarla güneydekilerin birbirini hiç sevmediklerini aynı kitapta geçtiği gibi iki farklı aksanda konuştuklarını söyledi. Benim aklıma senin yazdıklarını okuyunca bu ihtimal geldi. Ağzına sağlık :)
NigRa okurunun profil resmi
Çok ufak bir kısmıydı kitabın ama o kısım ondansa çok saçma, burjuva toplumunu kötülemişmiş ondan affetmemişlermiş öyle okudum ben de. Cevdet Bey'i daha severiz umarım. :)
1 sonraki yanıtı göster
Rukiye ULUKÖK okurunun profil resmi
Bu kitap hakkında okuduğum en güzel inceleme ben de okuduğumda aynı duyguları hissetmiştim bu kitap için 😆
Nesrin A. okurunun profil resmi
'Ailenin dışındakiler için çok önemli olmayan olaylar' :)) Böyle söyleyince kulağa çok sıkıcı geliyor kitap, dil oyunları da olmayınca pek fazla sarmamış galiba. Tanımlayamayacağım bir güzellik var bence bu eserde, sıradan hayatın anlık cazibesi belki, içine çekiyor insanı. Elinize sağlık.
1 önceki yanıtı göster
NigRa okurunun profil resmi
Sıkıcı değil ama sürükleyici de değil. Evet tuhaf bir cazibesi var kitabın ama baktığın zaman hep kendilerine odaklı bakış açıları. Tüccar kafası... Fayda zarar denklemine göre alınan kararlar, atılan adımlar... Sarmadı da diyemiyorum ama beklediğim gibi değildi pek.
Selman Ç. okurunun profil resmi
Allah'tan pek fazla anlatacağın bir şey yokmuş hee. Bir de olsa ne yapardık 😀
NigRa okurunun profil resmi
Hahaha kısa tutamıyorum. :/ Anlattıklarım da zaten kitapla fazla ilgili değil benim kafamdakiler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.